Konum,İzmir,Türkiye
filosofiacomtr
filosofiacomtr@gmail.com

Felsefenin Prensipleri

Filozoflar, felsefe ve felsefi yazılar.

felsefenin prensipleri

Hakikate giden yolda bana engel olabilecek şeyleri tespit etmeliyim öncelikle.

İstencimi bir konuyu incelerken dışarıda tutmalıyım.

Olay ve olguları herhangi bir inanç yada ideolojinin etkisinde olmadan incelemeliyim.

Apaçık gerçekler dışında herşeyden şüphe etmeliyim.

Ne çoğunluğun nede azınlığın düşüncelerinden etkilenmemeliyim. İnanan sayısı bir yanlışı hakikat yapamaz.

Hakikati korkuya dayanarak birilerine göre belirlememeliyim.

Hakikati çıkarlara yaslanarak birilerine göre belirlememeliyim. Hakikatin bana hiç bir menfaati dokunmamalı; salt hakikat için felsefe yapmalıyım.

Kuvvetli sanıları sınamadan kabul etmemeliyim.

Doğru düşünebilmek için doğru bilgiler edinmeliyim.

Doğru bilgi edinebilmemi doğru bilgi edinme yöntemleri sağlayacaktır. Bunlar hiç süphe yok ki öncelikle akıl yürütme yöntemleri olan matematik, mantık ve diyalektiktir. Mantıktan elde ettiğim bilgilere diyalektikten elde ettiğim bilgilerden daha çok güveneceğim. Bilimsel bilgiler kanun haline gelmemişse dikkatli yaklaşacağım. Hatiplere, retorikçilere, siyasetçilere ve şairlere karşı özellikle dikkatli olacağım. Ağızlarından nadir de olsa bilgi değeri taşıyan cümleler çıksa bile asla hakikat arayışında bir araç olarak görmeyeceğim. Hatta en güvenilmez bilgi kaynakları olarak hep göz önünde bulunduracağım.

Eğer uslamlamamda tarihten yararlanıyorsam ulaşabildiğim bilgilere hep şerh düşeceğim. Tarihçiler çok nadir olarak güvenilirdirler çünkü bağlı oldukları milletler bakışlarına bulanıklık verir.

Asrtonomlar ve fizikçiler en fazla yanlış bilgi veren başka bir kesimdir; ideolojileri uğruna bazı kanıtlanmamış olguları birer hakikatmiş gibi sunduklarına çok şahit olmuşumdur. Bir kere aldatan her zaman aldatabilir ilkesi gereği onlardan elde ettiğim bilgilere de ihtiyatla yaklaşacağım.

Dinleri bir mücadele alanı olarak seçmiyorum. İnanca konu olan şeylerin uslamlanması kabil değildir. Hakikat arayışında, inanca konu olan şeylerden gelen bilgileri yok kabul edeceğim. Hakikatin inanç tarafından zedelenmesine izin vermeyeceğim.

Eğer hiçbir bilgi değeri olmayan öngörülerde bulunuyorsam bunu açık yüreklilikle belirteceğim.

Uslamlamamda bir tutarsızlık var da bu dikkatimden kaçtıysa ve bir başkası bunu farkettiyse; önermemi veya önermelerimi derhal silip herşeye yeniden başlayacağım.

Kendimin ve bilmediklerimin farkında olacağım. Zaten sınırlılıklarım dolayısıyla bilmeye yetişemeyecek olduğum konulardan yararlanmam gerekirse en yetkin kaynaklara başvuracağım.

Bilmediğimi hep bilerek ilerleyeceğim.

Dünyayı değiştirmekten çok toplumun en küçük birimi olan bireyi, yani kendimi değiştirmekle meşgul olacağım.

Ahlak benim için hep çok açıktı ve şu anda daha da açıktır. İyi yasa koyucuların yaptığı yasalara uyarak toplumsal ve bireysel yaşamı kolaylaştırmak ahlaktır. Kant’ın da dediği gibi evrensele uygulanabilen kavramı ahlak olarak alabiliriz.

Bilgeliği yasalara uyma, bireylerle ve toplumla ilişkimde adaleti gözetmek olarak anlıyorum. Daha ötesini aramıyorum. Toplumsal hafızadan türeyen ve tecrübeyle nerdeyse hakikat derecesinde olan gerçekleri yadsımıyorum. Yöresel olanlardan çok ancak en evrensel nitelikte olanları olumuyorum. Bilgelik mistik olmak demek değildir. Görüler gibi muhayyileden türeyen ve hiçbir bilgi değeri olmayan şeylere itibar etmeyi düşünemiyorum. Ölçülülük, adalet, cesaret vb. kadim bilgelikleri içini doldurmak suretiyle felsefeleştirip kullanacağım.

Hakikatin iyileştirici güçüne inanıyorum. Ruhun yaralarının çoğu hakikate muhalif eyleyişlerde bulunmaktan olur. Bunu bildiğim için eksikliklerimin farkında olarak olabildiğince halikate uygun yaşamaya çalışıyorum.

Felsefeye karşı belirli gayelerle veya salt bilgisizlikten geliştirilen herhangi bir argümanı ciddiye almak için bir neden göremiyorum; hatta ciddiye almayı argümanların ortaya konuş amacından dolayı çelişik buluyorum. Felsefeye karşı filozofun argüman geliştirmesi zaten gülünçtür. Bilim adamında akletme nispeten az olduğundan ve kavramsal düşünmeleri yetersiz olduğundan onları da hiç bir şekilde kâle almıyorum. Felsefeyi insandaki en üstün yeti olarak görüyorum.

İnsan olmaklığın duyguları da içerdiğini kabul ediyorum ve bazen duyguların da felsefenin konusu olabileceğini biliyorum. Duyguları önemsemekle birlikte, eğer inceleme konusu değillerse felsefenin dışında tutuyorum.

Ahmaklarla asla felsefi konularda konuşmuyorum. Ahmak dediklerim felsefenin içinde görünüp yetersizlikleri yüzünden aslında felsefeye düşman olanlardır. Bunlar felsefenin münafıkları olarak her zaman zarar verme potansiyelini taşırlar. Halbuki hiç ilgisi olamyanın böyle bir zararı söz konusu olamaz. Felsefenin münafıkları aynı zamanda birer kafir gibi harekey ederek gerçeği de örtmeye çalışırlar. Dolayısıyla en fazla uzak durmam gerekenler bunlardır.

Köklerimizin antik felsefede olduğunu ve meşhur tabirle, eski filozofların omuzlarında yükseldiğimizi biliyorum. Antik felsefeyi yadsıyanı kesinlikle felsefenin içinde görmüyorum çünkü kesin olarak biliyorum ki o kişi temel meselerin çoğundan bihaberdir. Felsefenin içinde olmayanla felsefe konuşmayı da uygun bulmuyorum.

Gereksiz sözle felsefi konuşmaların birer hitabete dönüşmesini yadsıyorum. Felsefenin yöntemleri bellidir.

Ön kabullere sahip olmamaya çalışmalıyım ve bir şekilde bana bulaşan böyle mikroplar varsa felsefeyi bu ön kabulleri temellendirmek için kullanmamalıyım.

Apaçık bilgilerden şüphe etmemeliyim. Eşyanın hakikati her ne şekilde olursa olsun şeylerdeki etkileşim duyumsanabildiği sürece olgu ve olayları gerçek kabul etmeliyim. Hakikati bu gerçeklikte inşa etmem zorunlu olduğuna göre, metafiziğe ait uslamlamalarımda daha da dikkatli olmalıyım.

Bir konuda doğru akıl yürütülmüş ise ve ortaya şüphe götürmeyecek bilgiler çıkmışsa zaman kaybetmemek adına bunları benimsemeliyim.

Benden önce bir şey tartışılmış ve bir sorun gündeme alınmış ise bunu açık yüreklilike belirtmeliyim.

Doğru bilgiye ulaşma ikmanımın olmadığı konuların varlığını kavrayacak kadar uyanık bir kafaya sahip olmalıyım.

Felsefeyi küçük düşürecek şeyler söyleyip yaparak, bu şekilde toplumun terakkisinin önünü kesmeyi ihanet kabul etmeliyim. Akıldan uzaklaşan toplumların başka şeylere yaklaştıkları ve bir gerileme içinde olduklarını asla unutmamalıyım.

Felsefeyi olabildiğince açık cümlelerle anlaşılır bir şekilde yapmalıyım. Bilgili görünmek için lüzumsuz kavramlarla bu tanrısal uğraşı alçaltmamalıyım.

Felsefede hitâp ettiğim kitleyi sorgulamalıyım. Siyaset felsefesi siyasetçilerin anlayış kapasitelerine uygun olarak icra edilmelidir; zira sözlerimi anlaması gerekenler onlardır. Her tür felsefede muhattapların anlayış seviyelerini göz önünde bulundurmalıyım çünkü felsefe sadece filozoflar arasında dönüp duran entelektüel bir faaliyet değildir. İktisat felsefesi iktisatçıların anlayışına uygun olur ve hedef halksa o zaman da halka uygun bir dil seçilir.

Bir filozof bilici değildir. Entelektüel her türlü bilgiyi edinip sonucu belirsiz bir süreçte ilerler. Bu bilgileri kendi görgüsünü geliştirmek için kullanabileceği gibi belirli ayrıcalıklı konimlar elde etmek için de kullanabilir. Şöhret için ve hatta ego tatmini için dahi bilgi peşinde koşabilir. Felsefe böyle bir faaliyet değildir ve meselenin esasını, yani ilkelerini araştırır. Felsefe başkalarına bilgi satmak için yapılmayacağı gibi herhangi bir şahsi çıkarı gözeterek de yapılmaz.

Nasıl ki laboratuvara girerken duygular ve inançlar dışarıda bırakılır öyle de felsefe yaparken bunlar dışarıda bırakılır. Bu, duyguları be inançları doğru yerde konumlandırma ile alakalıdır, onları yadsımakla ilgili değildir.

Merakımı ve hayretimi çocuksu sorularla süslemekten korkmamalıyım zira en çetin soruları onlar sorarlar.

Hayatın sınırlılıkları içerisinde düşünme konusu yaptığım şeyleri dikkatle seçmeli ve üzerinde ciddiyetle çalışmalıyım. Doğru tek bir bilgi şüpheli bin bilgiden kat ve kat değerlidir.

Düşünme konusu yaptığım şey birçok inanç ve ideoloji ile çelişecek sonuçlar doğurabilir; bunu baştan kabul etmeliyim.

Şüphede aşırıya gitmemeliyim, çünkü şüphe üzerine de şüphe edilebilir ve bu böylece uzar gider. Akla uygun bir seviyedeki şüphecilik ile yetinmeliyim.

Zihnimin sınırlarını aşan konularla karşılaşacağımı ve bunu kabul etmem gerektiğini bilmeliyim.

Henüz bilmediğimiz şeyleri ileride bilebileceğimizi kabul etmeliyim. Böylece henüz bilmediğimiz bir konuda ancak varsayımlarda bulunabileceğimi ve bunun bir bilgi değeri olmadığını bilmeliyim.

Prensiplerimi aklımda kalacak ve alışkanlık olacak derecede az ve öz olarak belirlemeliyim.

Felsefenin hiç kimseye borçlu olmadığını ve insanlığa verilebilecek en büyük hediyeyi zaten verdiğini kabul etmeliyim. Kitlelerin bu konuda neler düşündüğünü hiç önemsemeliyim. Filozoflar borç ödeyenlerden çok gönüllü bir işin neferlerdir.

Felsefeyi itibardan düşürmeye çalışanların bundan mutlaka bir çıkarları olduğunu kesinlikle bilmeliyim. Kendi değirmenlerine su taşıyan ideolojiler ve inançlar akıl tarafından sık sık çelişkili bulunabilir.

Akıl, ister doğanın ister tanrının hediyesi olsun, insanın en üstün yetisidir. Bilimciler de bilmelidir ki bilim kendi başına akıl olmadan asla var olamaz. Bilimin ön şartı akıldır. Akıl yürütme yöntemli bir süreçtir ve zeka ile alakalı şeylerden tümüyle farklıdır. Felsefe yapmam için zekadan çok yönteme sahip olmam gerekir.

Tartışmalar daha çok galip gelmekle ilgili olduğundan, bu ergenlere ve cahillere has davranışı benimsemeyeceğim. Hakikat arayışında olan herkesle birlikte herhangi bir konuyu analiz etmeye hazır olacağım.

Felsefeyi ve filozofları dahi put derecesine yükseltecek şekilde değerlendirmeyeceğim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunu da oku
Meşhur paradoksların sahibi ve Parmenides'in öğrencisi Elealı Zenon'un hayatı hakkında çok fazla şey bilmiyoruz. Zenon'un babasının adının Teleutagoras olduğu ve…
Cresta Posts Box by CP