Konum,İzmir,Türkiye
filosofiacomtr
filosofiacomtr@gmail.com

Sofistler Kimdir? Sofistlerin Felsefi Görüşleri Ve Yunan Aydınlanması

Filozoflar, felsefe ve felsefi yazılar.

sofistler kimdir

Sofistler kimdir sorusuna kolay anlaşılabilir ama yine de kapsayıcı bir şekilde yaklaşmayı gerekli görüyorum. Öncelikle sofistlerin öncesine kabaca bir göz gerekir. Homeros ve Hesiodos’un dünya görüşleri bölgede hemen hemen bir din seviyesinde yer etmişti. Ortada bir din olmamakla beraber, yine de dine benzeyen uygulamalar toplumda şu veya bu şekilde kendini gösteriyordu.

Yunanlılar çok tanrılıydı… Tapınaklardaki kahinler tanrılardan aldıkları mesajları örtük bir şekilde talep eden insanlara iletiyordu. Belli dönemlerde tanrılar adına bayramlar düzenleniyor ve yine tanrılar adına kurbanlar kesiliyordu. Dyonisos, Orphe ve Demeter gibi halk arasında daha yaygın, din denebilecek kültler de vardı. Gelişmiş olan ticaret ve gemicilik sayesinde, bölgeye her yerden kültür ve bilgi transfer ediliyordu. Antik Yunanın siyasi ve kültürel hayatı oldukça dinamikti. 7 bilgelerin en önemlilerinden biri olan Solon ile ilk demokrasi denemeleri yapılıyordu. Solon vergi kanunlarında değişikliğe giderek asalete dayalı sınıflandırmayı gelire dayalı sınıflandırma ile ikame etmişti. Reformları kalıcı olmamakla birlikte geleceğe demokrasinin ve katılımın tohumları atılmış oldu.

Yedi bilgeler şehir devletlerinde önemli görevleri üstlenmiş ve bir dizi ıslahatlar yapmıştı. Felsefe de bu bilgelerden biri olan Thales ile yavaş yavaş tarih sahnesine çıkıyordu. Henüz kuramsal felsefe kendini göstermemişken, insanlar doğa olaylarına çok farklı bir pencereden bakıyorlardı. Başlarına gelen felaketlerin sözgelimi sebebi kızgın olan bir tanrı yada kendisine sunulan kurbanı beğenmeyen mağrur bir tanrıydı. Periler, Daimonlar ve ruhlar olup bitenlerin arkasındaki kuvvetler olarak kabul ediliyordu. İş Milet’li filozoflara gelince eşsiz bir şey oldu ve insanlık ilk defa doğayı yine doğanın içindeki bir ilke ile açıklamaya çalıştı. Bu şüphe yok ki insanlığın zihinsel bir sıçrama noktasıydı. Felsefenin başlangıcı sahiden de bir birikimin sonucuydu ve kesinlikle bir vahiy sonucunda değildi. 

Thales Mısır’da rahiplerle görüştü ve onlarda var olan geometri, astronomi ve matematik gibi bilgileri inceledi. Yurduna dönünce daha çok pratik hayatla ilintili olarak müracaat edilen bu bilimleri kuramsal bir düzeye yükseltti. Mısır’da geometri özellikle Nil nehri taşkınlarından sonra arazi ölçümlerinde kullanılıyordu. İnşaat işlerinde geometri ve matematikten yararlanıyorlardı. Gök gözlemleri ise daha çok taşkınları tespit edebilmek için yapılıyordu. Thales’le birlikte bu disiplinler ilk defa teorik düzeyde yani salt bilme amacıyla icra edildi.

Thales felsefe ile uğraşırken onun arkadaşı olan diğer bilgelerin bundan habersiz olması ne kadar mümkün? Bana göre onlar da felsefenin ilkel bir formunu şu veya bu şekilde icra etmekteydiler. Bilgelerle beraber doğa felsefesi de başlamıştı. Milet ekolü filozofları, doğadaki oluş ve bozuluşun arkasında bulunan bir ilkenin peşine düşmüşlerdi. Bu ilke şeyleri değiştiren, devindiren ve bozan ama kendisi buna karşılık hep aynı kalan bir nitelikte olmalıydı. Su, hava ve Apeiron ortaya atılan ilk ilkelerdi. Bunlar monist ve hilozoist bir anlayışı temsil ediyordu.

Daha sonra dualistler ve plüralistler çoklu ilkeler ortaya atarak olaya farklı yaklaşımlar getirdiler. Herakleitos dönüşümün bizzat kendisini ilke olarak benimseyip olayı farklı bir mecraya çekmişti. Ateş ona göre dönüşüme aracılık eden maddi ilkenin kendisiydi. Pisagor varlıkta birliği ve buna bağlı olarak sayıları öne sürüyordu. Anaksagoras düşen bir meteorun parçasına taş dediği için mahkemeye verilmiş ve idama mahkum edilmişti. Yunanlılara göre güneş ve diğer gök cisimler birer tanrıydı. Onları inkar etmek kanunlara göre suçtu. Anaksagoras ilke olarak ortaya Nous’u yani aklı atmıştı. Ona göre her şeyi devindiren kuvvet bu akıldı.

Kısaca Yunanlılardaki toplumsal sınıflara göz atmakta da fayda var. Aristokratlar yani toprak sahipleri ile işçiler ve köleler sınıfları oluşturuyordu. Ayrıca bölgede yaşayan yabancı statüsünde bulunan insanlar da vardı. Antik Yunan şehir devletlerinden oluştuğundan durum yer yer değişebiliyordu. Solon asalete dayalı sınıflandırmayı kaldırıp gelire dayalı sınıflandırmayı getirmişti. Ödenecek vergi içinde bulunulan gelir dilimine göre belirlenmeye başlamıştı. Solon’un reformları çok kalıcı olamasa da, fikirleri gelecekte siyasal yapıyı şekillendirmede etkili olmuştur.

Asillerin toprağı köleler veya işçiler tarafından işleniyordu. Bolca vakti olan bu insanlar şehir meydanlarında sohbet ederek vakit geçirme olanağına sahipti. Düşünsel işlerin zamana ihtiyaç duyduğu açıktır. Tragedya, komedya, şiir, beden eğitimi ve benzeri konularda ortaya çıkan deha bu zamanın ürünüydü. Sadece ellerinde bolca olan zamanın değil; aynı zamanda çok hareketli olan kültürel yapının da eseriydi. Kurumsal bir dini yapıya sahip olmadıklarından, doğu toplumlarına göre görece daha liberal bir ortama sahiptiler. Alt sınıflarda işler o kadar parlak olmasa da, belirli bir döneme kadar asiller tanrısal yaşamlarını sürdürebildiler.

Tanrısal yaşam dedim çünkü gerçekten de kendilerini ancak tanrılarla kıyaslıyorlardı. Kıyasıya bir milliyetçilikten söz etmek yanlış değildir; ta ki tüccar sınıfı güçlenip sosyolojiyi bölgede sonsuza dek değiştirene kadar. Yeni bir dünya görüşü asillerin tanrısal tasarımına meydan okuyordu. Ticaret vb. işler bu sınıf için aşağı uğraşılar olduğu için boşluğu başkaları dolduruyordu. Gittikçe daha fazla zenginleşen bu kesim asillerin konumunu sarsamaya başladı. Mahkemeler, pazarlar, siyaset meydanları ve günlük hayat artık doğa felsefesinden öte bir şeye ihtiyaç duyuyordu. Doğa felsefesi belirli bir fiziki sınıra ulaşmıştı; ellerinde laboratuvar, mikroskop ve teleskop gibi şeyler olmadığından uğraştıkları konular teorik kalıyordu. Toplumun yeni bir sosyoloji ile birlikte yeni bir felsefeye ihtiyacı vardı. 

Demokratik yönetim beraberinde kimilerine göre bir yozlaşmayı da getirmişti. Beceriksiz, ahlaksız ve cahil insanları yetersizliklerine rağmen Demokrasi ile beraber idarede kendilerine yer buluyorlardı. En azından Sokrates ve yandaşları böyle düşünüyorlardı. Eski tanrılara kadar dayanan, asillere ait ahlak yerle bir ediliyordu. Diyalektik ve retorik gibi karşı tarafı zor duruma düşürmeye yarayan yöntemler asillerin dünyasında aşağılık işlerdi. Bu yeni yeni sınıfa mensup olanlar aynı fikirde değillerdi. Birkaçı doğa filozoflarının öğrencisi olan sofistler, onlara yeni düzen içerisinde kendilerine bir yol bulma imkanını sunan eğitimi öneriyorlardı. Hitabet, retorik ve etik gibi konular meydanlarda manipülasyon yapmak durumunda kalanların imdadına yetişiyordu. Artık mahkemelerde, pazar yerlerinde, yarışmalarda, siyasette ve insanı ilgilendiren konuların konuşulduğu tüm mekanlarda geçerli akçeler vardı. 

İnsanı merkeze alan bu felsefe, pratik hayatta başarı elde etmek veya arttırmak isteyen vatandaşlara çalışan gerçek bir yöntem sunuyordu. Bu felsefeyi eşsiz kılan şey kuramsal olmaktan çok pratik hayata dönük olmasıdır. Bunun da ötesinde ortaya çıkan bir ihtiyacın en doğru yöntemle giderilmesi isabetliliği de söz konusuydu. Antik Yunanda sorunlar meydanlarda konuşulurdu. Mahkemelerde savunmalar jüriye karşı meydanlarda yapılırdı. Pazar yerlerinde mal satmak için ikna kabiliyeti vazgeçilmez bir yol arkadaşıydı. Siyaset de hiç şüphe yok ki iyi bir hatip için çok daha hızlı yol alınabilen bir branştı. İşte bütün bu faktörler bir ihtiyaç olarak Sofistleri doğurdu. Sofistler dilbilim, matematik, felsefe, retorik, doğa bilimi vb. birçok alanda oldukça yetenekli ve bilgili kişiler olduğundan, bu talebi görmekte gecikmediler.

Sofistler kimdir? Sofistler, Antik Yunan felsefesinin önemli bir okulu olarak kabul edilirler. Ancak, sofistlerin tanımı genellikle karmaşıktır, çünkü bu terim farklı dönemlerde farklı filozoflar ve düşünce okulları için kullanılmıştır. Genel olarak, sofistler şu özelliklere sahip olabilirler:

  1. Relativizm ve Şüphecilik: Sofistler, gerçeğin mutlak olmadığını ve her şeyin göreceli olduğunu savunmuşlardır. Bu nedenle, farklı insanlar ve kültürler için farklı doğruların olduğunu düşünmüşlerdir.
  2. Retorik Yetenekler: Sofistler, özellikle retorik (konuşma sanatı) konusunda uzmandılar. Topluluk önünde konuşma becerilerini geliştirmek ve ikna etme sanatını öğretmekte ustaydılar.
  3. Paracılık: Sofistler, bilgi ve eğitimin ticari bir değeri olduğunu düşünmüşlerdir. Bu nedenle, eğitimlerini genellikle ücret karşılığında verirlerdi.

Sofistler Kimlerin Öğrencileridir?

Kesin olmamakla birlikte kaynaklarda dile getirilen şeyler üç aşağı 5 yukarı bellidir. Sofistlerden doğa filozoflarının öğrenci olanları vardır. Örneğin, sofistlerden Protagoras, doğa filozoflarından Herakleitos’un öğrencisiydi. Protagoras, Herakleitos’tan diyalektiğin temellerini öğrenmiş ve bu bilgileri kendi öğretilerinde kullanmıştır.

Bir başka örnek ise, sofistlerden Gorgias’tır. Gorgias, doğa filozoflarından Empedokles’in öğrencisiydi. Gorgias, Empedokles’ten varlık ve bilgi üzerine fikirlerini öğrenmiş ve bu fikirleri kendi öğretilerinde kullanmıştır.

Sofistlerin doğa filozoflarının öğrenci olması, sofistlerin felsefelerini şekillendirmede doğa felsefesinin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Sofistlerin, doğa filozoflarından öğrendikleri bilgileri, kendi öğretilerinde kullanarak, felsefeyi daha geniş bir alana yaymışlardır. Buna tam olarak felsefe denebilirse tabi! Ama felsefeye karşı ilgiyi arttırdıkları söylenebilir.

Kabaca; sadece esinlenme anlamında aşağıdaki gibi bir düşünsel denkleştirme yapılabilir.

  • Protagoras: Herakleitos
  • Gorgias: Empedokles
  • Prodikos: Demokritos
  • Hippias: Anaksimandros
  • Antiphon: Zenon

Bu insanların felsefe dışında da belirli konularda derinlemesine bilgileri vardı. Dolayısıyla öğrencilik ilişkisini mutlak anlamda almamak en doğrusudur. Sofistler felsefe içeren bilgileri bir vahiy şeklinde almadıkları ve kendilerinden önce doğa ve varlık filozoflarının yaşadığı açıktır. Öncü düşünürlerle temas ettikleri ve bunların derslerine katıldıkları akla yakın bir varsayımdır.

Yunan Aydınlanmasındaki Rolleri

Sofistler, Yunan aydınlanmasında önemli bir rol oynamışlardır. Onlar, Yunan toplumunda yeni bir düşünce ve eğitim anlayışının öncüleri olmuşlardır. Sofistlerin, Yunan aydınlanmasında oynadıkları rolleri şu şekilde özetleyebiliriz:

Sofistler, insanların kendi düşüncelerini özgürce ifade etmelerini savunmuşlardır. Onlar, herkesin kendi düşüncesini savunması gerektiğini ve hiçbir düşüncenin mutlak doğru olmadığını ileri sürmüşlerdir. Bu görüşleri, Yunan toplumunda düşünce özgürlüğünün gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Sofistler, geleneksel eğitim anlayışına karşı çıkarak yeni bir eğitim anlayışı geliştirmişlerdir. Onlar, eğitimin amacının insanları iyi bir vatandaş ve yurttaş olarak yetiştirmek olduğunu savunmuşlardır. Bu görüşleri, Yunan toplumunda eğitimin yaygınlaşmasına ve eğitimin niteliğinin artmasına katkıda bulunmuştur.

Sofistler, felsefeyi daha geniş kitlelere yaymışlardır. Onlar, ücret karşılığında eğitim vererek, felsefeyi sadece zengin ve elit kesimin değil, tüm halk kesiminin erişebileceği bir hale getirmişlerdir. Bu durum, Yunan toplumunda felsefenin yaygınlaşmasına ve felsefi düşüncenin gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Sofistlerin Yunan aydınlanmasında oynadıkları bu roller, onları Yunan felsefesinin ve düşüncesinin önemli figürleri haline getirmiştir.

Sofistlerin Yunan aydınlanmasında oynadıkları bazı rollere daha yakından bakalım:

Sofistler, insanların kendi düşüncelerini özgürce ifade etmelerini savunmuşlardır. Onlar, herkesin kendi düşüncesini savunması gerektiğini ve hiçbir düşüncenin mutlak doğru olmadığını ileri sürmüşlerdir. Bu görüşleri, Yunan toplumunda düşünce özgürlüğünün gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Sofistler, geleneksel eğitim anlayışına karşı çıkarak yeni bir eğitim anlayışı geliştirmişlerdir. Onlar, eğitimin amacının insanları iyi bir vatandaş ve yurttaş olarak yetiştirmek olduğunu savunmuşlardır. Bu görüşleri, Yunan toplumunda eğitimin yaygınlaşmasına ve eğitimin niteliğinin artmasına katkıda bulunmuştur.

Sofistler, felsefeyi daha geniş kitlelere yaymışlardır. Onlar, ücret karşılığında eğitim vererek, felsefeyi sadece zengin ve elit kesimin değil, tüm halk kesiminin erişebileceği bir hale getirmişlerdir. Bu durum, Yunan toplumunda felsefenin yaygınlaşmasına ve felsefi düşüncenin gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Sofistlerin Yunan aydınlanmasında oynadıkları bu roller, onları Yunan felsefesinin ve düşüncesinin önemli figürleri haline getirmiştir.

Tarihsel Bağlam:

Sofistlerin tarihsel bağlamı, Antik Yunan’ın Sokrat öncesi ve Sokrat sonrası dönemlerine dayanır:

  • Presokratik Dönem (M.Ö. 6. – M.Ö. 5. yüzyıl): Sofistlerin öncüllerinden önce, Antik Yunan felsefesi Presokratik dönemde gelişti. Presokratik filozoflar, doğa felsefesi ve varlık üzerine düşünmekte öne çıktılar. Sofistler bu dönemin ardından ortaya çıktılar. Milet ve Elea okullarını inceleyebilirsiniz.
  • Sokratik Dönem (M.Ö. 5. – M.Ö. 4. yüzyıl): Sofistlerin yükselişi, Sokrat’ın felsefi etkinliklerinin doruğa ulaştığı döneme denk gelir. Sokrat, etik ve insan bilgisini vurgularken, sofistler retorik becerilerini öğretiyor ve göreceli bilgi görüşünü savunuyorlardı.
  • Sokrat Sonrası Dönem (M.Ö. 4. – M.S. 4. yüzyıl): Sofistlerin etkisi, Sokrat’ın ölümünden sonraki dönemde devam etti. Bu dönemde önemli sofistler Protagoras, Gorgias, ve Isocrates gibi isimlerdir.

Sofistlerin tarihsel bağlamı, Antik Yunan’da felsefenin ve düşünce tarihindeki önemli bir evreyi temsil eder. Bu dönemdeki felsefi tartışmalar, bilgi, etik, ve retorik konularında önemli katkılarda bulundu.

Antik Yunan’daki Felsefi Akımların Genel Bir Bakış:

  1. Presokratik Felsefe:
    • Doğa Felsefesi: Presokratik filozoflar, evrenin temel maddesi ve doğası hakkında düşünmüşlerdir. Örneğin, Herakleitos, dönüşümün ve değişimin evrenin temeli olduğunu savunmuştur. Ateş de bu dönüşüme aracılık eden şeyin kendisidir. Thales’in ilkesi su, öğrencisi Anaksimandros’unki Apeiron’dur.
    • Varlık Felsefesi: Parmenides gibi filozoflar, değişim ve çokluğun yanıltıcı olduğunu ve yalnızca tek bir değişmeyen varlığın olduğunu savunmuşlardır.
    • Pluralist Görüşler: Empedokles ve Anaksagoras gibi filozoflar, evrenin birden fazla temel ilkeye dayandığını savunmuşlardır.
  2. Sokratik Felsefe:
    • Sokrat’ın Yöntemi: Sokrat, bilgiyi sorgulama ve insanların özneliklerini keşfetme yöntemini kullanarak etik ve bilgi sorunlarını ele almıştır.
    • İçsel Bilgi: Sokrat, insanların içlerinde doğru bilgiye sahip olduklarına inanmış ve bu bilgiyi hatırlama süreci olarak açıklamıştır.
  3. Platonizm:
    • İdealar Teorisi: Platon, gerçeklikteki nesnelerin zihinsel formlarının (ideaların) varlığını savunmuş ve bu ideaların gerçek bilgiye yol gösterdiğini düşünmüştür.
    • Devlet Felsefesi: Platon, “Devlet” adlı eserinde ideal bir toplumun nasıl olması gerektiğini ele almıştır.
  4. Aristotelesçilik (Aristotelesçi Felsefe):
    • Biyoloji ve Metafizik: Aristoteles, biyoloji ve metafizik alanlarında önemli çalışmalar yapmıştır. Varlık felsefesi ve nedenler teorisi gibi konulara odaklanmıştır.
    • Etik ve Politika: Aristoteles, etik ve politikanın insanın en yüksek amaçlarına ulaşmasına nasıl yardımcı olduğunu incelemiştir.

Sofistlerin Kimlikleri ve İlkeleri

 

Protagoras (M.Ö. 481-420):

  • Protagoras, Sofistlerin önde gelen isimlerinden biridir.
  • Atina’da doğmuş ve Eflatos’un öğrencisi olan bir filozoftur.
  • “İnsan ölçüsü” prensibini savunmuş ve görecelilik konusundaki düşünceleriyle ünlüdür.

Protagoras’ın Biyografisi:

  • Protagoras, M.Ö. 481 ile M.Ö. 420 yılları arasında yaşamıştır ve Abdera şehrinde doğmuştur. Doğduğu şehir, Trakya bölgesinde yer almaktadır.
  • Atina’ya taşınan Protagoras, burada sofist olarak faaliyet göstermiş ve öğrenci yetiştirmiştir.
  • Protagoras, retorik (konuşma sanatı) konusunda uzmanlaşmış ve öğrencilerine retorik becerilerini öğretmiştir.
  • Eserleri arasında “Hakikat Üzerine” (On Truth) ve “Düşünce Üzerine” (On the Way of Thinking) gibi yazılar bulunmaktadır.

Protagoras’ın Düşünceleri:

  • Protagoras, “İnsan ölçüsü” (Man is the measure of all things) ilkesiyle ünlüdür. Bu ilkeye göre, her şey kişisel algıya ve perspektife bağlı olarak değişebilir. Yani, her birey kendi deneyimlerine dayalı olarak doğru olanı belirler.
  • Bu görüş, görecelilik (relativizm) felsefesinin bir örneğidir. Protagoras’a göre, mutlak bir gerçek yoktur, sadece bireysel algılar ve inançlar vardır.
  • Protagoras aynı zamanda retorik konusundaki yetenekleriyle tanınır. Ona göre, insanlar argümanlarını iyi sunarak başkalarını ikna edebilirler.
  • Sokrat’la yapılan bir diyalog olan “Theaetetus”ta, Protagoras’ın düşünceleri tartışılmış ve eleştirilmiştir. Sokrat, Protagoras’ın görecelik ilkesini sorgulamış ve evrensel doğruların varlığını savunmuştur.

Protagoras, Antik Yunan düşünce geleneğine önemli katkılarda bulunmuş bir filozoftur. Görecelik felsefesi, onun düşüncelerinin temelini oluşturur ve hâlâ günümüzde felsefi tartışmalarda etkisi hissedilir.

 

Gorgias (M.Ö. 485-380):

  • Gorgias, Sofistlerin önemli bir temsilcisidir.
  • Sicilya doğumlu bir filozof ve retorikçidir.
  • Eserleri arasında “Helen’e Övgü” (Encomium of Helen) ve “Varlık Üzerine” (On Non-Existence) bulunur.

Gorgias’ın Biyografisi:

  • Gorgias, M.Ö. 485 ile M.Ö. 380 yılları arasında yaşamıştır. Doğduğu yer Sicilya’nın Leontini şehridir.
  • Genç yaşlarda Atina’ya taşınmış ve sofist olarak faaliyet göstermiştir.
  • Gorgias, özellikle retorik (konuşma sanatı) konusundaki yetenekleriyle ün kazanmıştır. Birçok öğrenci yetiştirmiştir ve Atina’da retorik dersleri vermiştir.
  • Eserleri arasında “Helen’e Övgü” (Encomium of Helen) ve “Varlık Üzerine” (On Non-Existence) gibi metinler bulunmaktadır.

Gorgias’ın Düşünceleri:

  • Gorgias, görecelik (relativizm) felsefesini savunmuştur. Ona göre, gerçek ve doğru olan şey, insanların bakış açısına ve sözcüklerin gücüne bağlıdır. Bu nedenle, her şey bir tür retorik oyunla ilgilidir.
  • “Helen’e Övgü” adlı eseri, Helen of Troy’un kötü şöhretini savunurken retorik sanatını kullanarak bir argüman oluşturur. Bu eser, retorik yeteneklerin gücünü vurgular.
  • Gorgias’ın “Varlık Üzerine” adlı eseri ise nihilizmi (hiçlik) savunur. Ona göre, hiçbir şey gerçekten var değildir, ve her şey sadece görünüşten ibarettir. Bu, varlığın anlamsızlığını vurgular.
  • Gorgias’ın düşünceleri, Platon’un diyaloglarında eleştirilmiş ve sorgulanmıştır. Özellikle “Gorgias” adlı diyalog, Platon’un Gorgias’ın görecelik ve retorik görüşlerine karşı argümanlarını içerir.

Gorgias, retorik sanatının önemini vurgulayan bir sofist olarak tanınır ve düşünceleri Antik Yunan düşünce geleneği içinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle görecelik ve dilin gücü konularındaki görüşleri, felsefi tartışmalarda hâlâ etkili bir şekilde incelenmektedir.

 

Hippias (M.Ö. 5. yüzyıl):

  • Hippias, Sofistler arasında bilginin çeşitliliğini ve bilge olma arayışını ele almıştır.
  • Çok yönlü bir bilgini olarak tanınır ve matematikten müziğe kadar birçok alanda çalışmıştır.

Hippias’ın Biyografisi:

  • Hippias, Antik Yunan’da M.Ö. 5. yüzyılda yaşamıştır. Doğum yeri ve diğer biyografik ayrıntılar hakkında kesin bilgi yoktur, ancak Attika kökenli olduğuna inanılır.
  • Hippias, çok yönlü bir bilgin ve sofist olarak tanınır. Matematik, astronomi, müzik, retorik ve hukuk gibi birçok alanda çalışmıştır.
  • Bilgiyi ticari bir değer olarak gören sofistlerden biri olarak bilinir ve eğitim vermek karşılığında ücret talep ederdi.

Hippias’ın Düşünceleri:

  • Hippias, bilgi ve eğitim konularına önem vermiş ve bilginin çeşitliliği üzerine düşünmüştür. Bilgiye ulaşmanın ve öğrenmenin değerini vurgulamıştır.
  • Geometri alanında çalışmış ve “Quadrature of the Circle” gibi matematiksel problemlere dair eserler yazmıştır.
  • Retorik konusundaki yetenekleri, diğer sofistler gibi öğrencilere retorik dersleri verirken öne çıkmıştır.
  • Hukuk ve adalet konularında düşünmüş ve hukuki meselelere dair eserler yazmıştır.

Hippias, Antik Yunan’da çok yönlü bir bilgin olarak tanınır ve farklı disiplinlerde çalışmıştır. Bilgiyi değerli bir kaynak olarak görmesi ve öğrenmeye verdiği önem, onun düşünce dünyasını şekillendirmiştir. Sofistlerin eğitim anlayışına ve bilgi ticaretine olan katkıları nedeniyle önemli bir figürdür. Ancak, Hippias’ın eserleri günümüze ulaşmamıştır, bu nedenle görüşleri hakkında kesin bilgilere sahip olmak zor olabilir.

 

Antiphon (M.Ö. 480-411):

  • Antiphon, Sofistlerin erken temsilcilerindendir ve retorikle ilgilenmiştir.
  • Atina’da doğmuş ve hukuki konularda yazılar yazmıştır.
  • Yargıçlara hitap etme konusunda bilgi sağlamıştır.

Antiphon’un Biyografisi:

  • Antiphon, M.Ö. 480 civarında doğmuş ve M.Ö. 411 yılında ölmüştür. Doğum yeri ve ailesi hakkında bilgi sınırlıdır.
  • Atina’da hukuk ve retorik konularında çalışmış ve öğrencilere ders vermiştir.
  • Antiphon, hukuk alanında yazdığı eserlerle tanınır ve ahlaki ve hukuki konuları ele almıştır.

Antiphon’un Düşünceleri:

  • Antiphon’un düşünceleri özellikle hukuk ve retorik alanlarında odaklanır:
    • Hukuk ve Adalet: Antiphon, hukukun temel ilkelerini ve adaletin nasıl sağlanması gerektiğini ele almıştır. Hukuki konularda yazdığı eserler, davanın her iki tarafını savunmak için kullanılabilecek argümanlar içerir.
    • Retorik: Antiphon, retorik (konuşma sanatı) konusundaki bilgisiyle tanınır ve öğrencilere retorik yetenekler kazandırmıştır. Halka yönelik konuşmaların nasıl etkili bir şekilde yapılacağına dair öğütler sunmuştur.
  • Sofist Etkisi: Antiphon, sofistlerin etkisi altında yetişmiştir ve sofist yaklaşımı adalet ve hukuk alanlarına uygulamıştır. Bu nedenle, sofist felsefenin hukuk ve retorikteki yansımalarını incelenmesi gereken önemli bir figürdür.

Antiphon, Antik Yunan hukuku ve retoriği alanında çalışmış önemli bir düşünürdür. Onun eserleri, hukuki ve etik konulara dair Antik Yunan düşüncesinin gelişimini anlamak için önemlidir. Ayrıca, retorik sanatının Antik Yunan’daki önemine dair bir perspektif sunar.

 

Thrasymachus’un Biyografisi:

  • Thrasymachus’un doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak M.Ö. 5. yüzyılda yaşadığı tahmin edilmektedir.
  • Atina’da faaliyet göstermiş ve sofist olarak tanınmıştır.
  • Thrasymachus, özellikle Platon’un “Devlet” adlı eserinde Sokrat’la olan diyaloglarıyla bilinir.

Thrasymachus’un Düşünceleri:

  • Thrasymachus’un en tanınmış düşünce eseri, Platon’un “Devlet” (The Republic) adlı eserindeki bir diyaloga dayanır. Bu diyalogda Thrasymachus, adaleti farklı bir şekilde tanımlar ve Sokrat’la tartışır.
  • Thrasymachus’a göre, adalet zenginlerin çıkarlarına hizmet eden bir kavramdır. Adalet, toplumun yöneticileri tarafından belirlenir ve güçlülerin çıkarlarını korur. Adalet, güçlülerin zayıfları sömürmesine izin verir ve bu nedenle adalete karşı çıkanlara ceza verilir.
  • Thrasymachus’un bu anlayışı, görecelik (relativizm) ve iktidarın etiği üzerine düşündüğünü gösterir. Ona göre, adaletin nesnel veya evrensel bir temeli yoktur; bunun yerine, toplumun güç dengesine ve yöneticilerin iradesine bağlıdır.
  • Thrasymachus’un adalet anlayışı, Sokrat tarafından eleştirilir ve Platon’un “Devlet” adlı eserinde Sokrat’ın ideal adalet anlayışına karşı konur.

Thrasymachus’un düşünceleri, adalet ve etik konularındaki tartışmalara katkıda bulunan önemli bir sofist felsefesi örneğidir. Platon’un eserindeki diyalog, Thrasymachus’un görüşlerini eleştirmeye çalışır ve adaletin doğası hakkındaki daha derin felsefi soruları gündeme getirir. Bu nedenle Thrasymachus, Antik Yunan felsefi geleneği içinde öne çıkan bir figürdür.

Sofistlerin Temel Düşünce ve Öğretileri

Sofistlerin temel düşünce ve öğretileri oldukça karmaşık ve çeşitlidir çünkü Sofistler farklı dönemlerde farklı düşünce okullarına ve öğretiye sahip filozofları içerir. Ancak genel olarak sofistlerin temel düşünce ve öğretileri şunları içerebilir:

  1. Görecelik (Relativizm): Sofistler, görecelik ilkesine dayanarak, gerçeğin nesnel olmadığını ve her bireyin ve kültürün kendi gerçekliğini yarattığını savunmuşlardır. Bu, farklı insanların farklı inançlara sahip olabileceği anlamına gelir.
  2. Retorik Yeteneklerin Önemi: Sofistler, özellikle retorik (konuşma sanatı) konusunda uzmandılar. İnsanlara etkili bir şekilde konuşma becerileri kazandırarak, toplumda daha etkili ve ikna edici bir şekilde iletişim kurmalarına yardımcı oldular.
  3. Konvansiyon ve İnsan Yapımı Kurallar: Sofistler, toplumsal kuralların ve yasaların insanlar tarafından oluşturulduğunu ve değiştirilebileceğini öne sürdüler. Bu nedenle, toplumsal normlar ve değerler görecelik taşıdı ve değişebilirdi.
  4. Eğitim ve Bilgiye Ticari Değer: Sofistler, bilgi ve eğitimin ticari bir değeri olduğuna inandılar. Bilgiyi ücret karşılığında öğretirlerdi ve öğrencilere pratik beceriler kazandırmayı amaçladılar.
  5. Moral ve Etik Meselelerde Şüphecilik: Bazı sofistler, ahlaki değerlerin göreceli olduğunu ve etik konularda kesin doğruların olmadığını savundular. Bu, ahlaki şüpheciliğin bir örneğidir.
  6. Toplumsal İleriye Gitme: Sofistler, bireylerin toplumsal statülerini ve refahlarını artırmalarına yardımcı olmayı hedeflediler. Bu, özellikle Atina’da demokratik bir toplum içinde yetişen sofistler için önem taşıdı.

Sofistlerin temel düşünce ve öğretileri, Antik Yunan düşünce dünyasında önemli bir etkiye sahiptir. Özellikle retorik becerilerin vurgulanması, Antik Yunan’da toplumsal ve siyasi arenada etkili bir şekilde iletişim kurmanın önemini artırmıştır. Ancak sofistlerin görecelik ve şüphecilik görüşleri, felsefi tartışmalara ve eleştirilere de neden olmuştur.

Sofistlerin Eğitim Yöntemleri Ve Öğretme Tarzları

Sofistler, Antik Yunan’da eğitim veren öğretmenlerdi ve retorik, mantık ve genel bilgi konularında öğrencilere eğitim verirlerdi. İşte sofistlerin eğitim yöntemleri ve öğretme tarzları hakkında daha fazla bilgi:

  1. Retorik Eğitimi:
    • Sofistler, retoriği (konuşma sanatı) öğretmekte uzmandılar. Öğrencilere nasıl etkili bir şekilde konuşulacağını ve ikna edici argümanlar nasıl sunulacağını öğretirlerdi.
    • Retorik eğitimi, halka yönelik konuşmalar, mahkeme savunmaları ve politik tartışmalar gibi pratik beceriler kazandırmayı amaçlar.
  2. Diyalog ve Tartışma:
    • Sofistler, öğrencileriyle aktif tartışma ve diyaloglar kurarak düşünme yeteneklerini geliştirmeye teşvik ederlerdi.
    • Sokratik diyaloglar gibi, öğrencilere farklı bakış açılarını anlama ve eleştirel düşünme yetenekleri kazandırma amaçlanırdı.
  3. Retorik Sanatlarının Pratiği:
    • Sofistler, öğrencilerine teorik bilgi sunmak yerine, retorik becerileri pratik uygulamalarla öğretmeyi tercih ederlerdi.
    • Öğrenciler, gerçek dünya durumlarına yönelik konuşmalar hazırlar ve sunarlardı. Bu, öğrenilen bilgilerin gerçek hayatta nasıl kullanılacağını anlamalarına yardımcı olurdu.
  4. Öğrenci Merkezli Eğitim:
    • Sofistler, öğrencilerin ihtiyaçlarına ve yeteneklerine odaklanarak özelleştirilmiş bir eğitim yaklaşımı benimserlerdi.
    • Her öğrencinin bireysel güçlü yönlerini geliştirmesine ve zayıf yönlerini düzeltebilmesine olanak tanırlardı.
  5. Ücret Karşılığı Eğitim:
    • Sofistler, bilgi ve eğitimin ticari bir değeri olduğuna inandılar ve öğrencilerinden ücret talep ederlerdi.
    • Bu, öğrencilerin eğitim almalarını maddi bir yatırım olarak görmelerine neden oldu.

Sofistlerin eğitim yöntemleri, özellikle retorik konusundaki uzmanlıkları ve öğrenci merkezli yaklaşımlarıyla dikkat çekiciydi. Öğrencilere pratik beceriler kazandırmayı ve düşünme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan bu eğitim tarzları, Antik Yunan’da iletişim ve argümanlarını geliştirmek isteyen birçok birey için çekiciydi.

Retorik (konuşma sanatı) Ve Sofistlerin Retorik Üzerine Etkileri

Sofistler, Antik Yunan’da retorik konusunda büyük bir etki yaratmış ve bu alandaki düşünceyi derinleştirmişlerdir. İşte bu başlık altında ele alabileceğimiz ana konular:

Sofistlerin Retorik Üzerine Etkileri:

  1. Retorik Becerilerin Öğretimi: Sofistler, özellikle retorik becerilerin geliştirilmesine odaklandılar. Öğrencilere nasıl etkili bir şekilde konuşacaklarını, argümanlarını nasıl sunacaklarını ve insanları nasıl ikna edeceklerini öğrettiler. Bu, özellikle halka açık konuşma ve politik tartışmalar için önemli bir beceriydi.
  2. Görecelik ve İkna: Sofistler, görecelik ilkesini benimsediler ve retorik yoluyla insanları ikna etmeyi amaçladılar. Onlara göre, gerçek ve doğru olan şeyler, kişinin bakış açısına ve ikna kabiliyetine bağlıydı. Bu nedenle, her türlü argümanı savunmak ve karşı argümanları yıkmak için retorik becerileri kullanmak önemliydi.
  3. Diyalog ve Eleştirel Düşünce: Sofistler, öğrencilere diyalog yoluyla düşünme ve eleştirel düşünme becerileri kazandırmayı amaçladılar. Öğrencileri farklı görüşleri anlama ve eleştirel bir bakış açısı geliştirme konusunda teşvik ettiler.
  4. Toplumsal ve Siyasi Etki: Sofistler, retorik becerilerini politika ve hukuk gibi alanlarda kullanarak toplumsal ve siyasi etki yaratmaya çalıştılar. Toplum içinde daha etkili konuşma ve ikna etme yetenekleri sayesinde, politikacılar, hukukçular ve diğer liderler retorik konusundaki bilgilerini artırdılar.
  5. Retorik Kuramları: Sofistler, retorik konusundaki düşüncelerini yazılı eserlerde derlediler ve bu alandaki düşünsel gelişmeleri belgelediler. Bu eserler, retorik kuramının oluşmasına katkıda bulundu.

Sofistlerin retorik üzerine etkileri, Antik Yunan’da iletişim ve argümanların gücünü artırmış ve retoriği önemli bir sanat ve beceri alanı haline getirmiştir. Bu etkiler, retorik becerilerinin hala günümüzde de önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

Sofistlerin Toplumsal Ve Siyasi Düşüncelere Etkisi

Sofistler, retorik becerileri ve düşünsel yaklaşımlarıyla bu alanlarda önemli bir rol oynamışlardır.

  1. Demokratik İdeallerin Güçlenmesi: Sofistler, Antik Yunan’da demokratik toplumsal yapıların gelişmesine katkıda bulundular. Retorik becerileri, bireylerin kendi görüşlerini ifade etmelerini ve politik katılımı artırmalarını teşvik etti.
  2. Toplum İçinde İletişim Becerilerinin Gelişimi: Sofistler, bireylere etkili bir şekilde iletişim kurma ve argümanları sunma becerilerini öğrettiler. Bu, siyasi tartışmalarda ve halka açık konuşmalarda daha etkili olmayı mümkün kıldı.
  3. Siyasi Liderlerin Eğitimi: Sofistler, politikacılar ve liderler için retorik ve iletişim becerilerini artırmada önemli bir rol oynadılar. Bu, liderlerin halkı daha iyi ikna etmelerine ve politik etkilerini artırmalarına yardımcı oldu.
  4. Toplumsal ve Hukuki Normların Göreceliği: Sofistler, görecelik ilkesini benimseyerek toplumsal ve hukuki normların insanlar tarafından oluşturulduğunu ve değiştirilebileceğini savundular. Bu, toplumsal kuralların ve yasaların sorgulanmasını teşvik etti.
  5. Eleştirel Düşünme ve Tartışma Kültürünün Oluşumu: Sofistler, diyaloglar ve tartışmalar aracılığıyla düşünme yeteneklerini ve eleştirel düşünme becerilerini teşvik ettiler. Bu, toplumun farklı görüşlere daha açık hale gelmesine katkıda bulundu.
  6. Eğitim ve Bilginin Ticarileşmesi: Sofistler, bilginin ve eğitimin ticari bir değeri olduğuna inandılar ve öğrencilerinden ücret talep ettiler. Bu, eğitim alanında ticari bir yaklaşımın başlangıcını temsil eder.

Sofistlerin toplumsal ve siyasi düşüncelere etkisi, Antik Yunan’da toplumun katılımcılığını ve siyasi iletişim becerilerini artırmıştır. Aynı zamanda görecelik ve eleştirel düşünme gibi felsefi kavramlar, daha sonraki düşünce akımlarının da temelini oluşturmuştur. Bu etkiler, Antik Yunan düşünce geleneğinin şekillenmesine katkıda bulunmuş ve hala günümüzde de etkilerini göstermektedir.

Sofistlerin Antik Yunan Toplumunda Oynadığı Rol

Antik Yunan düşünce geleneğindeki önemli figürlerdir ve toplumun farklı alanlarında büyük etki yaratmışlardır.

  1. Eğitim ve Bilgi Ticareti: Sofistler, bilgi ve eğitimin ticari bir değeri olduğuna inandılar ve öğrencilerinden ücret talep ettiler. Bu, eğitim alanında ticari bir yaklaşımın başlangıcını temsil eder. Sofistler, bu sayede bilgiye ve eğitime daha fazla erişim sağlayarak toplumsal hareketliliği teşvik ettiler.
  2. Retorik ve İkna Yetenekleri: Sofistler, retorik (konuşma sanatı) konusunda uzmanlaştılar ve öğrencilerine etkili bir şekilde konuşma ve ikna etme becerilerini kazandırdılar. Bu, siyasi tartışmalarda, mahkeme savunmalarında ve halka yönelik konuşmalarda daha etkili olmayı mümkün kıldı.
  3. Siyasi Katılımın Teşviki: Sofistler, bireylerin siyasi katılımını teşvik ettiler. Retorik becerilerini kullanarak insanları politik tartışmalara ve kamusal yaşama daha fazla dahil olmaya teşvik ettiler. Bu, demokratik toplumsal yapıların gelişimine katkı sağladı.
  4. Toplumsal Normların ve Değerlerin Sorgulanması: Sofistler, görecelik ilkesini benimseyerek toplumsal normların ve değerlerin insanlar tarafından oluşturulduğunu ve değiştirilebileceğini savundular. Bu, toplum içinde farklı düşünceyi teşvik etti ve geleneksel normlara meydan okudu.
  5. Eleştirel Düşünme Yeteneklerinin Geliştirilmesi: Sofistler, öğrencilerine eleştirel düşünme becerilerini kazandırmaya çalıştılar. Farklı görüşlere açık olma, argümanları analiz etme ve mantıklı sonuçlara ulaşma konularında öğrencilerini teşvik ettiler.
  6. Sofistlerin Filozoflar ve Düşünürler Üzerindeki Etkisi: Sofistler, Antik Yunan’da yetişen birçok ünlü filozof ve düşünür üzerinde etkili oldular. Platon, Aristoteles ve diğerleri sofistlerin düşüncelerini eleştirdi ve bu eleştiriler felsefi tartışmaların temelini oluşturdu.

Sofistlerin Antik Yunan toplumunda oynadığı rol, eğitim, retorik, siyasi katılım ve toplumsal düşünce alanlarında önemli değişikliklere neden oldu. Bilgi ve eğitimin ticari bir değeri olduğunu vurguladılar ve retorik becerileri sayesinde toplum içinde etkili bir iletişim sağladılar. Aynı zamanda, görecelik ve eleştirel düşünme gibi felsefi kavramlar, Antik Yunan düşünce geleneğinin şekillenmesine katkıda bulundu. Bu etkiler, Antik Yunan’dan günümüze kadar süren düşünsel gelişmelerin temelini atmıştır.

Diğer Felsefi Okullar Ve Sofistler Arasındaki Tartışmalar

Sofistler, felsefi düşünce tarihinde önemli bir rol oynamış ve diğer filozoflarla fikir ayrılıkları yaşamışlardır.

  1. Sokrat ve Sofistler: Sokrat, sofistlerle sık sık tartışmalara girmiş bir filozoftu. Sokrat’ın ahlaki değerler ve bilgi konusundaki yaklaşımları, sofistlerin görecelik ve şüphecilik görüşlerine karşı çıktı. Bu, Sokrat’ın “Apologia” adlı eserinde ve diğer yazılarda sofistlere karşı olan eleştirilerini içeren diyaloglarda görülebilir.
  2. Platon ve Sofistler: Platon, sofistlerle olan tartışmalara büyük bir yer ayırdı. Özellikle “Devlet” adlı eserinde sofistlerin adalet ve erdem anlayışlarına karşı çıkarak kendi felsefi görüşlerini savundu. Thrasymachus’un adalet tanımını eleştirdiği diyalog bu tartışmaların ünlü bir örneğidir.
  3. Aristoteles ve Sofistler: Aristoteles, sofistlerin görecelik ilkesini eleştirdi ve bilgiye dair daha nesnel ve evrensel bir yaklaşım benimsemişti. Aristoteles’in “Nikomakhos’a Etik” adlı eseri, sofistlerin ahlaki şüpheciliğine karşı bir savunma sunar.
  4. Diğer Filozoflar ve Düşünürler: Sofistler, Antik Yunan’da yetişen birçok filozof ve düşünürle de etkileşimde bulundular. Bu etkileşimler, felsefi düşünce tarihindeki önemli tartışmaları şekillendirdi ve filozoflar arasındaki farklı görüşleri açığa çıkardı.
  5. Sofistlerin Kritiği ve Eleştirileri: Sofistler, diğer felsefi okullardan da eleştirilere maruz kaldılar. Diğer filozoflar, sofistlerin ticari bir yaklaşımı benimsemesini, görecelik ilkesini savunmasını ve ahlaki değerleri sorgulamasını eleştirdiler.

Bu tartışmalar, Antik Yunan felsefesinin temelini oluşturdu ve farklı felsefi okulların düşünce sistemlerini birbirine karşı test etmelerine olanak sağladı. Sofistlerin görecelik ve retorik vurguları, diğer filozoflar tarafından eleştirildi ve bu eleştiriler, Antik Yunan’da felsefi düşünceyi daha da derinleştirdi. Bu tartışmaların sonuçları, felsefi düşünce tarihine önemli katkılarda bulunmuştur.

Sokrates, Platon ve Aristoteles Gibi Diğer Önemli Filozofların Sofistlere Yönelik Eleştirileri

Bu ünlü filozoflar, sofistlerle farklı felsefi konularda çatışmış ve bu çatışmalar Antik Yunan felsefesinin önemli bir parçası olmuştur.

  1. Sokrates ve Sofistler:
    • Sokrates, sofistlerle etik konular üzerinde tartışmıştır. Onun ahlaki görüşleri, sofistlerin görecelik ve ahlaki şüphecilik görüşlerine karşıdır. Sokrates’e göre, erdem ve adalet gibi kavramlar nesnel ve evrensel gerçeklere dayanır ve rasyonel bir sorgulama ile keşfedilebilir.
    • Sokrates, sofistlerin öğrencilere ücret karşılığında eğitim vermelerini eleştirmiş ve bilginin bir ticaret aracı olarak kullanılmasına karşı çıkmıştır. Ona göre, bilgi paylaşılmak için bir ücret talep etmek yerine toplumun faydası için ücretsiz olarak öğretilmelidir.
  2. Platon ve Sofistler:
    • Platon, sofistlerle özellikle adalet ve erdem konularında tartışmıştır. “Devlet” adlı eserinde sofist Thrasymachus’un adalet tanımını eleştirmiştir. Thrasymachus’a göre adalet, güçlülerin çıkarlarına hizmet ederken, Platon adaletin daha evrensel ve nesnel bir kavram olduğunu savunmuştur.
    • Platon, sofistlerin retorik becerilerini eleştirmiş ve bu becerilerin insanları yanıltmak ve ikna etmek için kullanıldığını öne sürmüştür. Platon’a göre, retorik beceriler sadece doğruyu değil, aynı zamanda yanlışı da savunmada kullanılabilir.
  3. Aristoteles ve Sofistler:
    • Aristoteles, sofistlere karşı eleştirel bir tutum benimsemiştir. Ona göre, sofistler görecelik ilkesini benimseyerek nesnel gerçekleri ve evrensel değerleri yok sayarlar. Aristoteles, bilgi ve etik konularında daha nesnel bir yaklaşım benimsemiştir.
    • Aristoteles, sofistlerin retorik becerilerini de eleştirmiştir. Ona göre, retorik beceriler sadece ikna etmek için değil, aynı zamanda gerçek bilgiyi iletmek için de kullanılmalıdır.

Bu ünlü filozofların sofistlere yönelik eleştirileri, Antik Yunan’da felsefi düşünce tarihinde önemli tartışmalara ve çatışmalara yol açmıştır. Bu eleştiriler, felsefi düşüncenin daha da derinleşmesine ve farklı görüşlerin çatışmasına katkıda bulunmuştur.

Sofistlerin Düşüncelerinin Modern Düşünceye Olan Etkileri

Sofistlerin görecelik, retorik ve eğitim gibi konulardaki düşünceleri, günümüzde hala önemli ve tartışmalı konular olarak varlığını sürdürmektedir.

  1. Görecelik ve Şüphecilik: Sofistler, gerçeğin göreceli olduğunu ve her bireyin kendi gerçekliğini inşa ettiğini savundular. Bu düşünce, postmodernizmin temelini oluşturdu. Postmodernist düşünce, gerçeğin nesnel olmadığını ve kültürel, dilbilimsel ve kişisel faktörlere bağlı olduğunu öne sürer.
  2. Retorik ve İletişim: Sofistlerin retorik becerilerine verdiği önem, iletişim bilimleri ve kamusal konuşma pratiği üzerinde kalıcı bir etki yaptı. Bugün, iletişim bilimleri alanında etkili konuşma, argümantasyon ve ikna etme becerileri üzerine yapılan çalışmalar, sofistlerin retorik mirasıyla bağlantılıdır.
  3. Eğitim ve Eğitim Felsefesi: Sofistlerin bilgi ve eğitimin ticari bir değeri olduğu fikri, modern eğitim sistemlerindeki tartışmalara yol açtı. Eğitimde özel ve kamusal sektörler arasındaki denge, eğitim maliyetleri ve eğitimdeki ticari unsurlar, sofistlerin bu konudaki etkisini yansıtır.
  4. Demokratik Katılım: Sofistler, bireylerin siyasi katılımını teşvik ettiler. Bu, modern demokrasilerin temel bir ilkesi haline geldi. Demokratik toplumlarda, bireylerin politik olarak katılımı ve düşünce özgürlüğü sofistlerin vurguladığı kavramlara dayanır.
  5. Eleştirel Düşünme: Sofistler, öğrencilerine eleştirel düşünme becerilerini kazandırmaya çalıştılar. Bu, modern eğitim sistemi ve bilimde önemli bir yer tutar. Bilim insanları ve düşünürler, sofistlerin önerdiği gibi farklı bakış açılarını ve argümanları eleştirel bir şekilde değerlendirirler.
  6. Ticaret ve Eğitim İlişkisi: Sofistlerin bilgiyi ücret karşılığında öğretmeleri ve bilgi ile ticareti birleştirmeleri, modern eğitim sektöründeki özel okullar, eğitim kursları ve eğitim materyalleri gibi ticari faaliyetlerin temelini atmıştır.

Sofistlerin düşünceleri, modern düşünceye önemli bir etki yapmış ve birçok konuda tartışmaların odağında kalmıştır. Görecelik, retorik, eğitim ve siyasi katılım gibi konular, hala günümüzde felsefi ve toplumsal tartışmalarda merkezi roller oynamaktadır. Bu nedenle sofistlerin felsefi mirası, modern düşünce ve kültür üzerinde kalıcıdır.

Sofistlerin Öğretilerinin Günümüzdeki Önemi

Sofistlerin öğretileri, günümüzdeki felsefi ve toplumsal tartışmaların temelini oluştururken, görecelik, retorik, iletişim ve eleştirel düşünme gibi kavramlar da modern dünya için hala büyük bir öneme sahiptir. Sofistlerin vurguladığı düşünsel yaklaşımlar, günümüzde hala düşünce dünyasının merkezinde yer almaktadır.

Düşüncelerim

Başka yazılarda tek – tek sofistleri incelediğim yazılarda da görebileceğiniz gibi yeni koşullar yeni ihtiyaçları doğurmuştur. Aydınlanmanın merkezine tüccar sınıfını ve demokrasiyi koymak hiç şüphe yok ki yetersiz bir yaklaşımdır. Demokrasi bilge devlet adamlarının eseri olarak ve eşi benzeri görülmemiş bir deneme olarak kabul edilmelidir. Doğu toplumlarında bir benzeri hayal bile edilemezken Yunan şehir devletlerinde ve özellikle de Atina’da halkın yönetime katıldığı rejimler deneniyordu. 

Başarıları hiç şüphe yok ki tartışmaya açıktır. Ancak! Mitoloji ve din geleneği kritik düşünce tornasından geçerken siyasi kültür de bu süreçten nasibini almıştı. Artık kökleşmiş ve dogma haline gelmiş her şey, her ne olursa olsun, yer etmiş olan şüpheci bakış geleneğinin radarına takılıyordu. Siyaset, din, mitoloji, ahlak, gelenek, ticaret ve akla gelebilecek her şey düşüncenin konusu olmaktan kurtulamıyordu.

Burada eşsiz olanı bugünden dünü objektif bir şekilde yargılayabilme becerisine sahip olmayanlar göremezler. Yazının Fenike’den alınmasından 100 – 200 yıl sonra insanlık tarihinin en büyük zihinsel sıçraması gerçekleşiyordu. Filozoflar bu işe hiç bir karşılık beklemeden öncülük ettiler. Sofistler ise olaya biraz daha farklı yaklaştılar. Onlar düşüncenin konusu olarak yine düşüncenin kendisini seçmediler; onların öncelikleri farklıydı. Değişimin yarattığı eğitim talebini yüksek ücretlerle karşılamak için fırsatı değerlendirme yolunu seçtiler. Öğretmenler çok değerlidir ve asla küçümsemek doğru olmaz. Ancak! Bir öğretmenden asla yüksek entelektüel bir performans da beklemem doğrusu. Rutin olarak her gün verdiği derslerin içinde eğitim ve ücret arasında zihinsel ve duygusal bir ilişki kurulur. Bu bir körlüğe sebep olur ve özgür düşünceyi baltalar.

Dediğim gibi eleştirmek için söylemiyorum ancak gerçektir ki öğretmenler arasında yetenekli, meraklı ve hayret içinde olan bir filozofa pek de rastlanmaz. Büyük sorular yerlerini günlük işlere bırakmıştır. Ev, iş ve sosyal yaşamın maddi yönleri en önemli gündemlerdir. İşte sofistlerdeki kopuş da buna benzetilebilir. Dikkatlice incelendiğinde argümanlarının ne kadar da yetersiz ve yüzeysel olduğu hemen kavranabilir. 

Görünüşte doğru gibi duran ve birileri için belirli bir cazibesi olan fikirleri birer hakikatmiş gibi muhataplara ücret karşılığı satarak aslında bir yandan da yozlaşmaya çanak tutmuş oldular. Devasa sorular, merak, hayret ve bilgiye olan istek yerini pazarda alınıp satılan sığ – pragmatik ders konularına bırakmıştı. Sofistleri ahmak ve bilgisiz kabul etmek ahmaklığın ta kendisidir. Onlar farklı bir dünyayı temsil ediyorlardı. Kesin olan bilgi onlara eldeki yaşamdır. Mahiyeti ne olursa olsun önem verilecek şey de bu hayatın ta kendisidir. Madem hal böyledir başarıya götürecek araçları edinmek ve olabildiğince başkalarından öne çıkarak konforlu bir yaşam hedeflemek makul bir düşünce değil midir? Bu konuda kendilerine rehberlik edecek gayet zeki öğretmenlere para vermekten elbette geri durmayacaklardı.

Bunun adına aydınlanma demek ve aydınlanmanın tam merkezine sofistleri yerleştirmek en büyük ahmaklıktır. İşin temeli filozoflar eliyle gelen kritik düşünme yetisidir ve bu anlamda da filozoflardır. Sofistler bu sürece felsefi düşünceyi ilerletmek adına dahil olmadılar; daha çok felsefi düşünceden faydalanarak gelir elde etmek amacıyla hamleler yaptılar. Sofistlerin aralarında felsefe ile dalga geçenleri eğer henüz bilmiyorsanız gelecekte öğreneceksiniz. Bunu bizzat kendileri itiraf ediyorken ve uygulamaları ortadayken onları tarihi realiteden bağımsız farklı bir şekilde konumlandırmaya çalışmak da başka bir ahmaklıktır.

Bu adamların gramer, retorik, siyaseti, matematik, geometri vb. konularda da yetenekleri ve bilgileri vardı. Zekalarından kimse şüphe edemez. Geleneksel anlayışa ve inanca karşı durmak kolay değildir. Herkes kendi içine doğduğu kültürle arasındaki ilişkiye bakabilir. Bir takım itirazların ortaya çıkabilmesi için ne kadar büyük bir çaba ve zaman gerektiği ortadadır. Öyle bir çağ ki henüz deneye dayalı bilgiye ulaşmak neredeyse imkansız. Gelişmiş laboratuvarlardan ve belli disiplinlerde yöntemden söz etmek henüz mümkün değil. Ellerindeki silahları deneyimleri ve salt akıl yürütme yöntemleri. Sadece bunları kullanarak ulaştıkları seviye göz önünde tutulunca belirli konularda ortaya koydukları itirazın değeri anlaşılabilir.

Tanrılara gelince, ne var oldukları ne de var olmadıkları söylenebilir. Bu hiç şüphe yok ki çok ilerici bir düşünceydi. Sözün sahibi insanın çeşitli kısıtlılıkların bunu öğrenmeye engel olduğunu düşünüyordu. Monist, ağırlıkta politeist ve teist anlayışlara rastlamak o zamana kadar mümkünse de agnostik bir tutum oldukça cesur ve yenilikçi bir düşünceydi. Hoş; bu düşünceler belirli bir evrimsel süreçten geçip sofistlerin kucağına düşmüştü ama yine de bu konuda duygulardan ve toplum baskısından ari olarak hüküm vermek hiç de kolay olmasa gerekti.

Biz felsefe ile meşgul olanların sofistleri sevmemesi anlaşılabilir bir şeydir. Biz gereksiz sözden ve herhangi pragmatik bir gayeye yönelik düşünceden rahatsız oluruz. Sırf bilgili görünmek için bilgi hamallığı da bize uygun bir iş değildir. Düşünme konusu yapılan şey hakkında yeterli ve derin bilgiye ulaşmak ve mantık kuralları çerçevesinde akıl yürütmek en filozofça tutumdur. Felsefe sofistlerle biraz Hint teolojik felsefesine benzemiş oldu. Pratik hayata olabildiğince müdahale edip işleri yolunda tutmaya veya yoluna koymaya çalışma Upanişat’larda ve diğer Hint dini – felsefi metinlerinde göze çarpmaktadır. Bu metinlere göre insan önce maddiyatını yola koymalı ve hayatını sürdürebilir hale gelmelidir. Bir yuva kurabilme potansiyeline erişmelidir. Sonra aşk evliliğine önem vermeli ve evliliği sürdürebileceği birisi ile evlenmelidir. Doğru ve adil olup, bütün bu aşamaları aştıktan sonra da Mokşa’ya ulaşmalıdır. Mokşa insanın çevrenin ve kendisinin hakikatini kavradığı aydınlanma ve karmadan kurtulma aşamasıdır.

Hint felsefesini daha sonra uzunca anlatacağım için şimdilik uzatmak istemiyorum. Sofistlere göre de edinilen bilgi bir işe yaramalıydı. Güzel savunmalar hazırlanarak güzel bir hitabetle mahkemelerde zafer elde edilmeliydi. Ticarette başarılı olabilmek için gerekli eğitim alınmalıydı. Siyasette görünüşte ikna edici argümanlar iyi bir hitabetle süslenip avantaj sağlanmalıydı. Yarışmalarda birinci gelmek için gerekli edebi bilgilere sahip olunmalıydı. Şüphe yok ki her filozofun felsefesinde insan yaşamını anlama, anlamlandırma ve insanı daha iyiye yönlendirme çabası vardır. Fark şu ki Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi filozoflarda sadece birey değil tüm toplum düşünme konusu yapılır. Birilerinin şahsi çıkarları, hırsları ve arzuları merkeze konmaz. Bireyin toplumun sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için hem kendisiyle hem de toplumla dengeli bir ilişki kurması gerekmektedir. Bunu yaparken de felsefede hep olduğu gibi belirli ilkelere dayanmalıdır. Bu ilkeler akıl tarafından onaylanmış ve iyi ile sonuçlanması beklenen düşünce ve davranışlardır. Toplum, aile, devlet ve önemli diğer tüm kurumlar bir bütün içinde ele alınıp ahenk yakalanmaya çalışılır. 

Ben ilerleyeyim de kime ne olursa olsun anlayışı felsefi olmaktan çok ötedir. Filozoflara göre tüm fertlerin tek – tek sadece kendini öncelediği ve bu anlayışın doğaya en uygun olarak kabul edildiğinde ortaya nihilist – pragmatik bir dünya görüşü çıkmaktaydı. Ahlakın, siyasetin, iyinin ve güzelin temellendirileceği zemin ortadan kalkmış oluyordu. Agnostik bir anlayışla çok ileri safhada bir şüpheciliği de ekleyince birçok düşüncenin temeli şiddetle sarsılıyordu.

Kaynakça

  1. Nurten KİRİŞ YILMAZ – Sofistler ‘Sofist’ miydi? – SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Mayıs 2012, Sayı:25, ss.163-178.
  2. Erol BİLİK – Sofistler
  3. Özgür UÇAK – FELSEFİ FARKLILAŞMA SORULARDAN DEĞİL CEVAPLARDAN DOĞAR: SOFİSTLER VE PLATON
  4. Ahdülhak Kemal YÜRÜK – SOFİSTLER VE HUKUK GÖRÜŞLERİ
  5. Elif NUYAN – Sofistler Ve Retorik
  6. Ahmet Arslan – İlkçağ Felsefe Tarihi
  7. Bertrand Russel – Batı Felsefesi Tarihi
  8. Platon – Muhtelif Eserler
  9. Aristo – Muhtelif Eserler
  10. Şamil Öçal – SOFİSTLER VE SOKRATES
  11. Güvenç Şar – Sofistler: İyinin ve Kötünün Ötesinde
  12. Ömer Faik ANLI – Antik Yunan’ın ‘Post-modernleri’ : Sofistler’e Gönderimlerle Görelilik ve Nihilizm Tartışması
  13. Güvenç ŞAR- Sofistlerin Çalışma Kitabı – Dissoi Logoi
  14. G.B. Kerferd – Sofistler
  15. M.F. Burnyeat – Sofistler
  16. M.I. Finley – Sofistler Ve Felsefenin Doğuşu
  17. R.W. Sharples – Sofistler Ve Yunan Kültürü
  18. D.A. Russell – Sofistler ve Retorik
  19. Sofistler ve Platon, C.C.W. Taylor (1991)
  20. Sofistler ve Demokrasi, M. Gagarin (1994)
  21. Sofistler ve Retorik, B. Vickers (1988)
  22. Sofistler ve Dilbilim, G.B. Kerferd (1981)
  23. Sofistler ve Eleştiri, J.T. Cole (1991)
  24. Sofistler: Felsefe Tarihinde Bir Dönüm Noktası, S.A. Uludağ (1997)
  25. Sofistler: Retorik ve Eğitim, M.E. Akşit (2000)
  26. Sofistler: Felsefenin Doğuşu, O. Yılmaz (2007)
  27. Sofistler: Düşünce Tarihinin Dönüm Noktası, A.T. Baykara (2010)
  28. Sofistler: Felsefenin Düşmanları mı?, E.A. Çam (2013)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunu da oku
Bu yazıda farklı bir yöntem denemek istiyorum. Parmenides'in daha kolay anlaşılabileceğini düşündüğüm bu yazıda, liste-tablo metodunu uygun gördüm. Birçok gereksiz…
Cresta Posts Box by CP