Konum,İzmir,Türkiye
filosofiacomtr
filosofiacomtr@gmail.com

Sokrates Kimdir? Hayatı Ve Felsefesi | Sözleri | Ölümü

Filozoflar, felsefe ve felsefi yazılar.

sokrates

Karşımızda duran mesele tarihteki en büyük sorulardan birisidir: “Sokrates Kimdir?” Onun hayatı, felsefesi, sözleri ve ölümü günümüzde bile en çok merak edilen konulardan birisidir. Yazılı bir eser bırakmamasına karşılık, dünyada hala gelmiş geçmiş en etkili 100 kişi arasındadır. Okuyucu bu uzun yazıyı sanırım hiç soluksuz tek seferde okumak isteyecektir. Tek bir yazıda başarabildiğim kadar detaylı ele almaya çalıştım ancak buna rağmen okuyucunun Sokrates’i anlayabilmek için Platon’nun gençlik dönemi eserlerini okuması gerekecek.

sokrates portresi

Sokrates’in Hayatı

M.Ö. 469 yılı civarında Atina’da dünyaya geldi. Sokrates’le ilgili bilgiler bize Platon, Aristophanes, Ksenophon ve Aristo gibi filozoflardan ulaşmaktadır. Diogenes Laertius da ona eserinde bir bölüm ayırmıştır. Gençliği ile ilgili elimizde pek bilgi yoktur, ancak onun büyük Atina bayramında henüz bir delikanlı iken Parmenides ve öğrencisi Zenon ile karşılaştığına ve tartıştığına dair bilgiler vardır.

parmenides ve sokrates

Platon’un ‘Sempozyum’ diyaloğunda yazdığına göre gençliğinde Diotima adlı bir rahibenin derslerine katılmıştır. Diogenes onun Europides için gevezelik ve bilgiçlik dolu tragedyalar yazdığını aktarır. Sokrates’in Anaksagoras’ın öğrencisi olduğuna dair söylenceler olsa da bunlar zayıf bir ihtimaldir. Anaksagoras’ın eserini okuduğunu söylemek daha doğru olacaktır. Diogenes Anaksagoras’ın mahkum edilmesinden sonra Sokrates’in doğa filozofu Arkhelaos’un derslerini dinlediğini söyler.

Sokrates’in gençliğinde baba mesleğini, yani heykeltraşlık yaptığını söylerler. Hatta tam da bu noktada yine Diogenes Laertius’tan şu alıntıyı vermek yerinde olacaktır;

Timon buna dayanarak Silloi adlı eserinde şöyle diyor: “Yontucu bu işlerden uzaklaştı: hani şu durmadan yasaları tartışan, Yunanları büyüleyen adam, ince mantık yürüten, konuşanlarla dalga geçen alaycı, yarı Attikeli, sinsi!”

Belirli bir süre bu mesleği icra ettikten sonra sadece felsefe ile meşgul olduğu anlaşılabiliyor. Gençlik yılları ile ilgili bilebildiklerimiz aşağı yukarı bunlar. İronik bir şekilde bir ebeden dünyaya gelen Sokrates, felsefesinde adeta bir ebe rolünü üstlenerek düşünceleri sorgu tekniği ile doğurtacaktı. Babası da onun gibi bir taş yontucuydu. Gençliğinde müzik, jimnastik ve gramer eğitimi aldığı bazı kaynaklarda geçmektedir.

Asker Sokrates

Sokrates, gençliğinde birkaç askeri sefere katılmıştır ve cesaretiyle tanınmıştır. Özellikle Potidaea, Delium ve Amphipolis’teki savaşlarda yer almıştır. Bu savaşlarda, soğuk havaya karşı dayanıklılığı ve cesaretiyle tanınmıştır. Atina ve bağlı şehir devletleri ile Sparta ve Peleponez birliği arasında geçen bu savaş 27 yıl sürmüştür. Savaş M.Ö. 431 yılında başladı ve Sparta ordusu Atina üzerine yürüdü. Atina daha önce inşa ettiği surlarla Sparta donanmasına direnmeye çalıştı. Talihe bakın ki savaştan hemen bir yıl sonra ortaya çıkan bir veba salgını Atina nüfusunun üçte birini yok etmişti. Nihayet M.Ö. 405 yılında gerçekleşen Aegospotami Savaşı da kaybedilince Atina erzak ikmali hattını kaybetmiştir. Aslında bu savaşın çok yakın bir zamanda Atina aleyhine sonuçlanacağının bir işaretiydi.

sokrates savaşta

M.Ö. 404 yılında savaş Spartalıların galibiyeti ile sonuçlandı. Atina demokrasi ile idare olunan ve gittikçe güçlenen konumu ile Sparta’yı ve başka şehir devletlerini rahatsız ediyordu. Zengin kültürel yapısıyla göreceli olarak Sparta’ya göre çok daha liberal bir ortam Atina’yı kültürün ve ticaretin başkenti yapmıştı. Sparta’da idare kral ve Ephorların (efor) elindeydi. Oligarklar kral ile beraber yönetimde söz sahibiydi. Bu savaşta Persliler Spartalılara para yardımı yapmak suretiyle destek vermişlerdir ve buna karşılık İyonya üzerinde hak talep etmişlerdir. Mora yarım adası ve Makedonya’da bulunan devlet Sparta’ya, Teselya ve batı Anadolu’daki devletler Atina’ya destek vermişlerdir.

Bu savaştan önce antik Yunan dünyası bir altın çağ yaşıyordu. Her ne kadar Atina bu mücadelelerden galip çıksa da Yunan dünyası da sonuç olarak yıpranmıştı. Hiç bir şey bir daha eskisi gibi olmayacak şekilde değişmişti. Savaştan sonra Atina’da Sparta kontrolündeki baskıcı 30 tiran yönetimi başladı. Thrasybulos mücadele ederek bu yönetimi devirmiş ve demokrasiyi tekrar tesis emiştir. Bütün bunlar Pers imparatorluğuna yaramıştı ve otoriteleri bölgede daha da artmıştı.

Sokrates’in Ailesi

Sokrat’ın ailesine dair bilgiler, esas olarak Platon, Ksenofon ve diğer antik yazarlardan elde edilmiştir. İşte Sokrat’ın ailesi hakkında bilinenler:

  1. Eşi – Xanthippe:
    • Sokrat’ın eşi Xanthippe’dir. Xanthippe, genellikle huysuz ve sert bir karakter olarak tasvir edilir, ancak bu karakterizasyonun tarihsel gerçeklikle ne kadar uyumlu olduğu tartışmalıdır. Ksenofon, Sokrat’ın Xanthippe’yi seçme nedeninin, onun zor bir karaktere sahip olmasından kaynaklandığını belirtir; Sokrat, Xanthippe’nin bu zor karakteri sayesinde sabrını geliştirebileceğini düşünmüştür.
    • Dendiğine göre, Atinalılar erkek azlığından ötürü, nüfusu çoğaltmak için kentli bir kadınla evlenip başka bir kadından da çocuk sahibi olmaya olanak sağlayan bir karar almışlar: buna dayanarak, Sokrates de böyle yapmış ve ikinci bir kadınla daha evlenmiş. Bilindiği gibi veba salgını ve savaşlar erkek nüfusunu iyice azaltmıştı. 

xanthippe

  1. Çocukları:
    • Sokrat’ın Xanthippe’den üç oğlu vardır: Lamprokles, Sophroniskos ve Menexenos. Sokrat’ın ölümünde, çocukları genç yaşlardaydılar. Sokrat’ın ölümünden sonra çocuklarına ne olduğu hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır.
  2. Anne – Phaenarete:
    • Sokrat’ın annesi Phaenarete’dir ve genellikle bir ebe olarak tanımlanır. Sokrat, annesinin mesleğini bazen felsefi diyaloglarında bir metafor olarak kullanmıştır, özellikle doğumun bir tür “doğurma” süreci olarak felsefe yapmayla benzerlik taşıdığını belirterek.
  3. Baba – Sophroniskos:
    • Sokrat’ın babası Sophroniskos’tur. Sophroniskos, taş ustası veya heykeltıraş olarak tanımlanır. Bazı kaynaklar, Sokrat’ın gençliğinde babasının mesleğini sürdürdüğünü belirtir.

Sokrat’ın ailesi hakkında bilinenler genellikle bu kadarla sınırlıdır. Ancak, Sokrat’ın ailesi ve özel hayatı hakkında bilinenler, onun felsefi diyalogları ve öğretileri kadar detaylı değildir. Sokrat’ın hayatı ve öğretileri, esas olarak onun hakkında yazan öğrencileri ve çağdaşları tarafından bilinmektedir.

Sokrates’in Olgunluk Dönemi

Sokrates beden eğitimine önem vere güçlü kuvvetli biriydi. İleri yaşlarında dans ederek zinde kalmaya çalışıyordu. Tarif edilenlere göre çirkin sayılabilecek bir görünüşe sahipti ancak ondaki akıl ve bilgelik herkesi kendine hayran bıraktırıyordu. Onun çok cesur biri olduğu söylenir. Savaşta bozguna uğradıklarında herkes kaçışırken onun sakince geri çekildiği görülmüş. Başka bir seferde attan düşen Ksenophon’u savaşın en hararetli anında kurtarmış. Başka bir seferde gösterdiği yiğitlikten dolayı ona ödül verilmiş ancak o bu ödülü Alkibiades’e terk etmiş. 

Sokrates o kadar düzenli ve sade yaşıyordu ki; veba salgını sırasında hastalanmayanlar arasında oda vardı. Kritias ve çevresindekiler onun da içinde olduğu bir grubu bir göreve göndermek istediler. Zengin bir adam olan Salamis’li Leon’u muhtemelen ya serveti için yada siyasi gayelerle öldürmek istiyorlardı; bunun için de onun tutuklanıp getirilmesi gerekiyordu. Sokrates bu görevi canı pahasına reddetti ve diğerlerinin aksine evine gitti. 

Herkesin bildiği gibi zindandan kaçma imkanı varken kaçmadı. Son günlerinde felsefeden bir an olsun ayrılmadı. Kendisi için üzülenleri teselli eden yine oydu. Onun hakkında kendine yeten ve saygın biriydi şeklinde konuşulur. Sokrates kimseden derslerine karşılık ücret almamıştır. Ona ücret ödemek isteyen nice zengin aileler var olsa da o bunun hep reddetmiştir. Zaten çok yalın bir hayatı vardı ve çok da fazla bir şeye gereksinim duymuyordu. Diogenes onun bu anlamda tanrılara yakın olduğunu söyler çünkü tanrıların hiç bir şeye gereksinimleri yoktur.

Antik Yunan’da erkeklerin bir araya toplanıp sohbet ettiği içkili toplantılar düzenlenirdi. Sempozyum adı verilen bu toplantılara güzelce giyinerek Sokrates’te katılırdı. Onun bu toplantılarda şarabı ölçülü miktarda içtiği ve asla sarhoş olmadığı söylenir. İnsanları özendirme ve caydırma yani ikna yeteneği vardı. Meşhur olaylardan ikisinde bir genci babasını suçlamaktan vazgeçirmiş ve bir başkasını da sağlam karakterli olmak üzere teşvik etmiş. Annesine öfkelenen bir genci utandırdığı gibi Platon’nun kardeşi Glaukon’u da deneyimsiz olduğu gerekçesiyle siyasete girmekten vazgeçirdi. Kharmides’i yeterli gördüğü için politikaya özendirdi.

Herkesin tahmin edebileceği gibi onun mesleğini bıraktığı ve asıl mesleği sayılan felsefe ile uğraştığı dönem başlıyordu. Sokrates birkaç muharebe hariç Atina dışına hiç çıkmamıştı. Platon’un Phaidros adlı diyaloğunda bunun nedenini açıklamıştı. Doğanın ona öğreteceği bir şey yoktu ancak şehirliler ile sohbet ederek bir şeyler öğrenebilirdi. Bu onun toplumun çeşitli kesimleri ile felsefi tartışmalara girdiği ve düşüncelerini şekillendirdiği dönemdir. Savaşın yıprattığı Yunan dünyasında ona göre işler iyi gitmiyordu.

Yönetim yeterli bilgiye ve buna bağlı olarak da erdeme sahip olmayan sıradan insanların elindeydi. Demokrasi ona göre liyakatsiz insanların muktedir olduğu hastalıklı bir yönetim şekliydi. Sofistlerin de etkisiyle retorik, hitabet, dilbilimi, siyaset vb. toplum bilimleri prim yapıyordu. Tüccar sınıfının zenginleşmesi ve idarede söz sahibi olmasıyla birlikte ortaya bir yozlaşma çıkmıştı. Ataların tanrısal ahlakı terk edilmiş ve yerine ölçüsünün insan olduğu yepyeni bir anlayış çıkmıştı. Antik Yunan’da ortaya yeni sınıflar çıkmıştı. Gezgin öğretmenler olan sofistlerle birlikte güçlenen tüccarlar kendi günlük çıkarları dışında başka bir şeyi önemsemiyorlardı.

Felsefenin gözlerini doğadan ayırıp insana odaklandığı bir nevi aydınlanma devri söz konusuydu. Sofistlere göre her şeyin ölçüsü insandı. Tanrıların var olup olmadıkları ve ne oldukları onlara göre bilinemezdi. Önemli olan mahkemelerde, pazar yerlerinde, siyasette ve toplumsal yaşamda çeşitli avantajlar elde edebilmekti. Bunun için de retorik, hitabet ve dilbilimi gibi konularda bilgi gerekliydi. Sofistler de tam olarak bu talebi yüksek ücretlerle karşılayan gezgin öğretmenlerdi. Sokrates bu durumdan hiç de memnun değildi.

Dedikodular

Diogenes’in iki kişiden aktardığına göre konuşma sanatını (muhtemelen diyalektik, mantık ve felsefe) öğrencisi Aiskhines ile beraber ilk o öğretmiştir. Aynı eserde ahlak, yaşam, iyi ve kötü hakkında konuşan ve öldürülen ilk filozof olarak kabul ediliyor. Gerçekten de düşünceleri yüzünden tarihte öldürülen ilk filozof olmuştur. Onun hakkında başka ilginç şaibeli bilgiler de var. Mesela Aristoksenos onun zengin olduğunu söylemiş. Atılan bozuk paraları topladığı ve daha sonrasında harcadığı da anlatılanlar arasındadır. 

Sokrates’i keşfeden kişi olarak bir yerde de Kriton olarak gösterilir. Rivayete göre ondaki yeteneği fark edip onu atölyeden çıkarmış ve eğitmiş. Doğa felsefesini faydasız bulup ahlak üzerine konuşmaya başlamış. Araştırmalarında çoğunlukla sertçe tartıştığı için yumruk yiyor, saçı başı yolunuyormuş, çoğunlukla da hor görülüp alaya alınıyormuş; ama bütün bunlara sabırla katlanıyormuş. Birinden tekme yiyip buna katlanmasını hayretle karşılayanlara, “Beni tekmeleyen bir eşek olsaydı, ondan davacı olur muydum?” demiş. 

Sokrates Öncesi Döneme Genel Bakış

Sokrates öncesi dönemi anlamak, Sokrates’in felsefesinin kökenlerini ve onun düşüncelerini nasıl şekillendirdiğini daha iyi kavramamıza yardımcı olabilir. Sokrates öncesi dönemin felsefi, sosyolojik, siyasi ve ekonomik yapıları hakkında genel bir çerçeve belirlemek yerinde olur.

1. Felsefi Yapı:

Sokrates öncesi filozoflar, genellikle doğa filozofları olarak bilinir ve varoluşun ve evrenin temel prensipleri üzerine yoğunlaşmışlardır. Bu dönemde Thales, Anaksimandros, Pisagor ve Herakleitos gibi filozoflar, evrenin doğasını ve temel ilkelerini anlamaya çalıştılar.

2. Sosyolojik Yapı:

Antik Yunan toplumu, polis (şehir-devlet) organizasyonu etrafında şekillenmişti. Toplumsal yapı, aristokratik aileler, halk ve köleler olmak üzere farklı sosyal sınıflara ayrılmıştı. Ayrıca, din ve mitoloji, günlük yaşamın ve toplumsal normların önemli bir parçasıydı.

3. Siyasi Yapı:

Siyasi yapı, şehir-devletler (polisler) etrafında dönerdi ve her biri kendi hükümet sistemini ve yasalarını belirlerdi. Atina’da, demokrasi M.Ö. 5. yüzyılda Kleisthenes tarafından kuruldu ve bu, siyasi katılım ve tartışma kültürünü teşvik etti.

4. Ekonomik Yapı:

Antik Yunan ekonomisi, tarım, ticaret ve zanaatkarlık üzerine kurulmuştu. Ekonomi, şehir-devletler arasındaki ticaret ve kolonilerle olan ilişkiler sayesinde büyüdü. Ayrıca, Yunan kolonileri ve şehir-devletler arasındaki rekabet, ekonomik gelişim ve inovasyonu teşvik etti.

Sokrates’in yaşamı ve felsefesi, bu sosyal, politik ve ekonomik bağlamda şekillendi. Sokrates, insanların bireysel ve toplumsal yaşamlarını sorgulamaları için ahlaki ve etik konulara odaklanan bir felsefi yaklaşım geliştirdi. Onun felsefesi, özellikle Atina’nın demokratik siyasi yapısının bir ürünüydü ve bu, onun sorgulama ve tartışma metodolojisini etkiledi.

Sofistler: Antik Yunan’ın Gezgin Öğretmenleri ve Felsefi Tartışmacıları

Antik Yunan, felsefi düşüncenin köklerini atan bir medeniyetti ve sofistler, bu dönemin en ilginç ve tartışmalı figürlerindendi. Sofistler, bilgi, ahlak ve toplum üzerine düşünceleriyle tanınır ve felsefi diyalogları canlı ve çekişmeli kılar.

Kimdir Bu Sofistler?

Sofistler, M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda, Yunan şehir-devletlerinde dolaşan ve öğretim sunan gezgin öğretmenlerdi. Onlar, genç erkekleri retorik, tartışma, politika ve ahlak gibi konularda eğitirlerdi. Sofistler, genellikle varoluşsal ve epistemolojik konuları sorgular ve göreceli doğruların varlığını savunurlardı.

Bilgi ve Görecelilik

Sofistler, bilginin göreceli olduğunu ve farklı perspektifler ve deneyimler aracılığıyla şekillendiğini savunuyordu. Onlar, insanların farklı kültürel, sosyal ve bireysel bağlamlarda farklı “doğrular” yaşadıklarına inanırdı. Bu göreceli bakış açısı, onları epistemolojik ve ahlaki konularda sorgulamaya yöneltti.

Retorik ve Tartışma Sanatı

Retorik, sofistlerin ana öğretim alanlarından biriydi. Onlar, etkili konuşma ve argümantasyon tekniklerini öğretir ve öğrencilerini, her iki tarafı da savunabilecek şekilde tartışmaya teşvik ederlerdi. Sofistler, kelime oyunları ve mantıksal çıkarımlarla bilinen, sofistik argümantasyon tekniklerini geliştirmişlerdi.

Ahlak ve Toplum

Sofistler, ahlaki ve sosyal konuları da sorguladı. Onlar, ahlaki değerlerin ve toplumsal normların insan yapımı olduğunu ve bu nedenle göreceli olduğunu savunuyordu. Sofistler, ahlak ve adalet konularını, bireysel ve toplumsal bir perspektiften tartışırdı.

Sofistlerin Etkisi ve Eleştiriler

Sofistler, Antik Yunan felsefesinde önemli bir yere sahiptir, ancak aynı zamanda eleştiri ve tartışma konusu olmuşlardır. Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi filozoflar, sofistlerin göreceliğini ve retorik odaklı yaklaşımlarını eleştirmiştir.

Sofistler, antik felsefi düşüncede önemli bir dönem oluşturur ve modern felsefi, etik ve epistemolojik tartışmalarda etkilerini sürdürür. Onların görecelilik, retorik ve ahlaki sorgulama üzerine düşünceleri, felsefi diyalogun ve tartışmanın evriminde önemli bir rol oynamıştır.

Bilgelik Arayışında Bir Adam: Sokrates ve Delfi Kehaneti

Sokrates, antik Yunan’ın en etkili filozoflarından biri olarak bilinir. Onun felsefi yolculuğu, birçok açıdan, Delfi Kehaneti ile başlar. Bu olay, Sokrates’in bilgelik arayışını tetikler ve onun ahlaki felsefesinin temellerini atar.

Delfi Kehaneti’nin Başlangıcı

Sokrates’in yakın arkadaşı Chaerephon, Delfi Tapınağı’ndaki rahibeye, en bilge kişinin kim olduğunu sordu. Rahibe, Sokrates’in zamanının en bilge kişisi olduğunu belirtti. Bu cevap, Sokrates için hem şaşırtıcı hem de merak uyandırıcıydı, çünkü kendini bilge biri olarak görmüyordu. Nasıl olabilirdi de hiç bir şey bilmediğini iddia eden birisi tanrı tarafından en bilge kişi ilan edilirdi? Meraklı Sokrates elbette bunun sebebini araştırmaktan geri durmayacaktı.

Bilgelik Arayışı

Delfi Kehaneti’nden aldığı ilhamla, Sokrates, Atina’nın sokaklarında bilgelik arayışına çıktı. Kendini bilge gören ve saygın kişilerle diyaloglar kurarak, onların gerçekten bilge olup olmadığını test etti. Çeşitli meslek gruplarından insanlarla sorgulama yöntemiyle tartışmalara girdi ve onların hiç bir şey bilmediğini ancak bir şeyler bildiklerini sandığını ortaya çıkardı. Bu tartışmalar onun genç takipçileri tarafından da izleniyordu. Küçük düşen bu insanların Sokrates tarafından hırpalanması eğlenceli bir şey olarak görülüyordu. Sokrates’te bunu Platon’un bir diyaloğunda kabul eder. Onu takip eden gençler de aynı yöntemlerle etraflarındaki insanları sorguluyorlardı. Bu hiç şüphe yok ki geniş bir kitlede ona karşı nefrete dönüşmüştü. İleride mahkeme edilmesinde bu konunun rolü büyük olacaktı.

Bu süreç, Sokratik Metodun temellerini attı; bir konuyu daha iyi anlamak için sorular sorma ve diyalog yoluyla fikirleri sorgulama… Artık Sokrates’in metodu belirginleşmişti. Karşısındaki insanın içine düştüğü mantık hatalarını belirleme ve bilgisizliğini açığa çıkarma şeklinde özetlenebilecek bu yöntem aslında negatif bir öğretiydi. Ortaya tartışılan kişinin belirli konulardaki bilgisizliği çıkarılarak bir çürütme yöntemi uygulanıyordu. Çürütme sonunda muhatap ne yapacağını bilemez bir durumda buluyordu kendini. Bu noktadan sonra onun cehaletini kabullenip bilgi arayışına girmesi bekleniyordu. Platon bu negatif öğretinin zayıf yanlarını görmüş ve eleştirmiştir. Sokratik diyaloglar olarak kabul edilen ilk dönem diyaloglarında üzerine tartışılan konular bir sonuca bağlanmaz.

Sokratik Şüphe ve İroni

Sokrates, insanların bilgi ve anlayışlarının sınırlarını fark etti. Kendini bilge görmeyen Sokrates, gerçek bilgeliğin bireysel ve toplumsal bir anlayışa dayandığını fark etti. Bu durum, Sokratik şüphe ve ironiyi doğurdu; bireylerin kendi bilgisizliklerini tanımasını ve sürekli bir bilgi ve anlayış arayışında olmasını teşvik etti.

Toplumun Tepkisi ve Sokrates’in Yargılanması

Sokrates’in sorgulamaları ve eleştirileri, Atina toplumu tarafından tehlikeli ve yıkıcı olarak görüldü. Sonunda, Sokrates, gençleri kötü etkilemek ve tanrılara karşı saygısızlık etmek suçlarından yargılandı ve suçlu bulundu. M.Ö. 399’da zehir içerek idam edildi.

Delfi Kehaneti, Sokrates’in bilgelik arayışını başlatan ve onun felsefesini şekillendiren bir dönüm noktası oldu. Sokrates’in yaşamı ve çalışmaları, Batı felsefesinin temellerini atmış ve kendini bilme ve ahlaki erdem arayışının önemini vurgulamıştır. Sokrates, düşündürücü sorular sorma ve sürekli bir öğrenme arayışı ile bilgelik peşinden koşan bir model olarak kalmaya devam edecektir.

Sokrates Sofistlere Karşı

Sokrates ve sofistler arasındaki felsefi tartışmalar, Antik Yunan felsefesinin önemli bir bölümünü oluşturur. Her iki taraf da bilgi, ahlak ve toplum hakkındaki temel konuları sorgular, ancak farklı yaklaşımlar ve inançlar taşırlar. Aslında her ikisinde de konu insandır. Sokrates toplumdaki çürümenin çözümünü bireysel aydınlanmada görmüştür ve işin siyasi ayağı ile ilgilenmemiştir. Sofistlerde bireyleri yani insanı ele almasına karşılık Sokrates’e göre onların yöntemi çürümenin merkezindeki konulardan birisidir. Pragmatik bir yaklaşımla sadece kendi çıkarlarını gerçekleştirmeyi insanları teşvik eden Sofistler onun hedefi haline gelmişti. İşte Sokrates ve sofistler arasındaki felsefi tartışmaların temelleri:

1. Bilgi ve Gerçek:

  • Sokrates: Sokrates, evrensel gerçeklerin ve ahlaki değerlerin var olduğuna inanırdı. Bilginin erdemle ilişkili olduğunu ve bireylerin bilgi sayesinde doğruyu yanlıştan ayırt edebileceğini savunurdu.
  • Sofistler: Sofistler ise bilginin göreceli olduğunu ve bireysel perspektiflerle şekillendiğini ileri sürerler. Gerçeğin, değişen bağlamlar ve bireysel deneyimler aracılığıyla değişken olduğunu savunurlardı.

2. Retorik ve Tartışma:

  • Sokrates: Sokrates, retoriği manipülatif ve yanıltıcı bulurdu. Onun amacı, diyalog ve sorgulama yoluyla bireylerin kendi bilgisizliklerini fark etmelerini ve gerçeği aramalarını sağlamaktı.
  • Sofistler: Sofistler, retorik ve tartışma sanatını önemser ve bu alanlarda eğitim verirlerdi. Onlar için retorik, etkili iletişim ve ikna için kritik bir araçtı.

3. Ahlak ve Toplum:

  • Sokrates: Sokrates, ahlaki erdemlerin evrensel ve değişmez olduğunu savunurdu. Ahlaki doğruyu bulmanın ve bireysel ve toplumsal iyiliği teşvik etmenin yollarını araştırırdı.
  • Sofistler: Sofistler, ahlaki ve toplumsal normların insan yapımı ve göreceli olduğunu ileri sürerler. Ahlaki değerlerin ve toplumsal normların, toplumun yapısına ve bireylerin deneyimlerine bağlı olarak değişebileceğini savunurlardı.

4. Eğitim:

  • Sokrates: Sokrates, bilgelik ve ahlaki gelişim arayışında eğitimin önemini vurgular ve bireyleri kendi bilgisizliklerini sorgulamaya ve sürekli öğrenmeye teşvik ederdi.
  • Sofistler: Sofistler, eğitimi bir kariyer ve sosyal statü aracı olarak görürler ve gençleri, toplumda etkili ve başarılı olmaları için gereken becerileri kazandırmaya odaklanırlardı.

5. Eleştiriler:

  • Sokrates ve Sofistler Arasındaki Eleştiriler: Sokrates, sofistlerin yüzeysel ve yanıltıcı retoriklerini ve göreceliklerini eleştirirdi, sofistler ise Sokrates’in evrensel gerçekler ve ahlaki değerler hakkındaki inançlarını reddederdi.

Bu farklı yaklaşımlar ve inançlar, Sokrates ve sofistler arasındaki felsefi tartışmaların temelini oluşturur ve Antik Yunan felsefesinin önemli bir bölümünü temsil eder.

sokrates sofistlerle tartışıyor

Sokrates’te Tanrı

Sokrates’in tanrı anlayışı, onun zamanının tipik dini inançlarından farklıydı. Antik Yunan’daki geleneksel çok tanrılı inanç sistemine aykırı olarak, Sokrates genellikle tekil bir Tanrı’dan bahseder ve içinde bir ilahi sesin rehberliğini alır. Bu konuda farklı yaklaşımların var olduğunu söylemek gerekir. Farklı kaynaklarda bu konuya nasıl bakıldığını derleme gereği duydum. Kaynakları da bölüm sonlarına ekledim. İşte Sokrates’in tanrı anlayışına ilişkin bazı yönler:

  1. Tekil Tanrı Anlayışı: Sokrates, genellikle tanrıları değil, Tanrı’yı (tekil) referans alır. Ona göre Tanrı, mükemmel bir şekilde bilge, ahlaki ve iyiydi. İnsanların Tanrı’yı taklit ederek onun işini yapmaları gerektiğine inanırdı​.Sokrates, geleneksel Olimpos tanrılarına inanıyordu, ancak bu tanrıların özünde tek bir ilahi prensip veya güç olduğunu düşünüyordu. Bu, onun döneminin çoktanrılı toplumunda sıradışı bir görüştü. Sokrat, tanrıların adaletli, iyi ve tutarlı olduğuna inanıyordu ve bu tanrıların insanlara kötülük yapma yeteneği olmadığına inanıyordu. 1​.
  2. İlahi Rehberlik: Sokrates, bir “içsel ilahi ses” tarafından yönlendirildiğini belirtirdi ve Tanrı’nın insanlarla iletişim kurduğuna, insanlığa yönelik bir planı olduğuna inanırdı. Bu ilahi rehberliği “daimonion” olarak adlandırır ve bu rehberliğin hayatını yönlendirdiğini ve her zaman doğru olduğunu belirtirdi. Bu rehber ses ona sadece ne yapmaması gerektiği söyleyerek aslında başka bir açıdan bakıldığında ne yapması gerektiğini de söylemiş oluyordu.​1​​2​.
  3. Ahlaki ve Rasyonel Tanrı: Sokrates, Tanrı’yı rasyonel ve ahlaki olarak mükemmel tasvir etti. Tanrı’nın rasyonel ahlaki bir varlık olduğunu ve Atinalıların insanımsı ve kafa karıştırıcı tanrılarından farklı olduğunu savunurdu ve zaten de bu yüzden ileride mahkemeye verilip idam edilecekti.​3​.
  4. Manevi İnançlar: Sokrates, manevi konuları öğrettiğini, bu yüzden manevi varlıklara inanması gerektiğini belirtirdi. Sokrates’e göre, ruhlar tanrıların ve tanrıların çocuklarının bir formuydu, bu da Sokrates’in tanrılara inandığını gösteriyordu​4​.
  5. Ölüm Sonrası Yaşam: Sokrat, ölümden sonraki hayata dair belirli bir görüşe sahip olmadığını iddia ediyordu. Ancak, ruhun ölümsüzlüğüne dair fikirlere açıktı ve Platon’un yazıları, Sokrat’ın bu konuda daha derinlemesine düşündüğünü gösteriyor.
  6. Yeni Tanrılar ve Bilgi: Sokrates, ölüm yolları ve yeni tanrılar olduğuna inanırdı ve bu varlıkların bilgisinin duyulara dayandığını iddia ederdi. Diğer birçok filozof yeni tanrılar fikrini reddederken, Sokrates onların var olduğunu ısrar ederdi​5​.
  7. Ritüeller: Sokrat, dini görevlerini ve ritüellerini ciddiye alıyordu. Özellikle Platon’un “Phaedon” adlı eserinde, Sokrates’in ölümünden önce tanrı Asklepius’a bir horoz sunma görevini yerine getirme isteğinden bahsedilir.

Sokrates’in bu inançları, onun dini konulara yaklaşımını ve antik Yunan toplumundaki diğer bireyler ve düşünürlerle arasındaki farklılıkları aydınlatır. Sokrat’ın tanrı anlayışı, döneminin Atina toplumundaki geleneksel inançlardan farklıydı. Sokrat, tanrıların varlığına inanıyordu, ancak bu tanrıların özünde tek bir ilahi prensip olduğunu ve bu tanrıların tamamen iyi ve adaletli olduğunu düşünüyordu. Sokrat’ın bu tanrı anlayışı, onun Atina’da dinsel sapkınlıkla suçlanmasına ve sonunda ölüme mahkum edilmesine neden olmuş olabilir.

 

Sokrates’in Gizemli Rehberi: Daimonion Fenomeni

Sokrates, felsefi düşünceleri ve etik inançları ile tanınır, fakat onun daimonion (veya daimon) olarak adlandırdığı ilahi rehberlik kavramı da eşit derecede ilginç ve tartışmalıdır. Sokrates’in daimonion anlayışı, onun düşünce dünyasının önemli bir parçasıdır ve bu fenomen, onun yaşamı boyunca kararlarını ve felsefi arayışlarını şekillendirmiştir.

1. Daimonion’un Tanımı:

Daimonion, Sokrates’e göre, ona ne yapmaması gerektiğini söyleyen içsel bir ilahi ses veya rehberdi. Sokrates, bu rehberliği genç yaşlardan itibaren deneyimlemiş ve bu sesin, yanlış bir şey yapmak üzere olduğunda kendisini uyardığını belirtmiştir.

2. Plato’nun Eserlerinde Daimonion:

Plato, Sokrates’in öğrencisi ve yazılarında onun fikirlerini ve konuşmalarını detaylı bir şekilde aktarmıştır. Platon’nun eserlerinde, Sokrates’in daimonion’undan ve bu ilahi sesin ona nasıl rehberlik ettiğinden bahseder. Özellikle, “Apology” adlı eserde Sokrates, daimonion’unun ona ne zaman durması gerektiğini belirttiğini açıklar.

3. Felsefi ve Etik Rehberlik:

Daimonion, Sokrates’in ahlaki ve felsefi inançlarını ve kararlarını yönlendirirdi. Sokrates, bu rehberliği, doğruyu yanlıştan ayırt etme ve etik kararlar verme konusundaki içsel bilgelik kaynağı olarak görmüştür.

4. Toplum ve Dini Kurumlarla İlişkiler:

Sokrates’in daimonion inancı, toplum ve dini kurumlar tarafından şüpheyle karşılanmış ve onun geleneksel dini inançlara aykırı düşünceleri nedeniyle eleştirilmiştir. Daimonion inancı, Sokrates’in Atina’da yargılanmasında ve sonunda idam edilmesinde önemli bir faktör olmuştur.

5. Modern Yorumlar:

Modern filozoflar ve yorumcular, daimonion kavramını, Sokrates’in içsel ahlaki biliş ve vicdanının bir yansıması olarak görmüştür. Ayrıca, daimonion’un, insanın içsel ahlaki rehberliği ve bireysel vicdanın bir göstergesi olarak anlaşılabileceğini savunurlar.

Sokrates’in daimonion anlayışı, onun felsefi ve ahlaki düşüncelerinin temel bir bileşeniydi. Bu ilahi rehberlik, Sokrates’in yaşamındaki ve felsefesindeki birçok kararı etkiledi ve onun etik inançları ve toplumla ilişkileri üzerinde derin bir etki yarattı. Daimonion kavramı, Antik Yunan felsefesinin ve etik düşüncesinin çarpıcı bir örneği olarak kalmaya devam edecektir, ve modern felsefi ve etik tartışmalarda hâlâ önemli bir yere sahiptir.

Adaletin ve Felsefenin Kesişim Noktası: Sokrates’in Mahkeme Süreci

Sokrates, radikal düşünceleri ve sorgulayıcı yaklaşımı nedeniyle Atina’nın geleneksel sosyal ve dini düzenini tehdit ettiği gerekçesiyle yargılanmıştır. Sokrates’in mahkeme süreci, felsefe tarihinde önemli bir anı temsil eder ve ahlaki cesaretin ve bireysel özgürlüğün simgesi haline gelmiştir. İşte bu tarihi sürecin detayları:

1. Dava Açılması:

Sokrates, M.Ö. 399’da, Atina’da yargılanmıştır. Davayı açanlar, onu gençleri bozduğu ve tanrılara saygısızlık ettiği gerekçesiyle suçlamışlardır. Bu suçlamalar, Sokrates’in sorgulayıcı ve eleştirel düşünce tarzının, gençler üzerinde kötü bir etki yarattığını ve Atina’nın dini değerlerini reddettiğini iddia ediyordu.

2. Yargılanması:

Mahkeme sürecinde Sokrates, kendi savunmasını yapmış ve bu savunma, felsefe tarihinde önemli bir metin haline gelmiştir. Sokrates, gençleri bozmadığını ve aksine onlara düşünmeyi ve sorgulamayı öğrettiğini savunmuştur. Ayrıca, tanrılara saygısızlık suçlamalarını reddetmiş ve dini inançlarını ve daimonion deneyimlerini açıkça ifade etmiştir.

3. Mahkeme Kararı:

Mahkemede, çoğunlukla halktan oluşan bir jüri tarafından suçlu bulunmuş ve ölüme mahkûm edilmiştir. Ancak, mahkeme ona bir alternatif sunmuş ve sürgüne gitmeyi veya felsefe yapmayı bırakmayı teklif etmiştir. Sokrates, bu teklifleri reddetmiş ve felsefi inançlarını ve özgürlüğünü savunmuştur.

sokrates mahkemede

4. İdam Edilmesi:

Sokrates’in idam kararı, Atina toplumunda büyük bir tartışma ve üzüntü yaratmıştır. İdam edilmeden önce, öğrencileri ve dostları ile vedalaşmış ve felsefi düşüncelerini ve yaşamının anlamını paylaşmıştır. Sokrates, M.Ö. 399’da, zehir içerek idam edilmiştir.

Sokrates’in mahkeme süreci, felsefe ve adalet tarihinde önemli bir olaydır. Sokrates, ahlaki inançlarını ve bireysel özgürlüğünü savunarak, felsefi düşüncenin ve bireysel ifade özgürlüğünün tarihi bir savunmasını gerçekleştirmiştir. Mahkeme süreci, felsefe tarihinde ahlaki cesaretin ve bireysel özgürlüğün simgesi haline gelmiştir. Şimdi bu konuyu biraz daha detaylı olarak inceleyelim.

Sokrates’i mahkemeye veren kişiler Meletus, Anytos ve Lykon idi. Bunlar arasında Meletus, bir şairdi ve gençlerin ahlaki bozulmasında Sokrates’i suçluyordu; Anytos demokratik hareketlerde önemli bir role sahip politik bir figürdü ve Sokrates’in gençler üzerinde olumsuz bir etkisi olduğuna inanıyordu. Hatta Sokrates’in demokrasi ile ilgili tutumunun olumsuz olduğunun da farkındaydı. Lykon ise retorikçiydi ve Sokrates’in retorik kurallarını hor gördüğünü düşünüyordu​.

Sokrates’in mahkemesi, Atina’nın agora bölgesindeki Halk Mahkemesi’nde gerçekleşti ve mahkeme süreci yaklaşık dokuz ila on saat sürdü. Jüri, 30 yaş üstü 500 erkek vatandaştan oluşuyordu ve jüri üyeleri kura ile seçiliyordu. Jürinin çoğu muhtemelen çiftçiydi​.

Antik Yunanistan’da, davalar genellikle bir bireyin veya bir grup bireyin başka bir bireyi veya grup bireyi mahkemeye vermesiyle başlardı. Kamu savcısı yoktu, bu nedenle herhangi bir vatandaş adli işlemleri başlatabilirdi. Suçlama ve savunma süreçleri, belirlenmiş bir zaman diliminde, genellikle küçük bir sahnede gerçekleşirdi. Sokrates’in durumunda, ilk üç saat boyunca Meletus ve diğer iki suçlayıcı jüriye Sokrates’in suçluluğu hakkında konuşmalar yaptılar. Sokrates daha sonra kendi savunmasını yaptı ve bu savunma, felsefe tarihinde önemli bir metin haline geldi.

Jüri üyeleri, dava sonrasında suçlu veya masum olarak oy kullanarak karar verirlerdi. Eğer suçlu bulunursa, cezanın ne olması gerektiğine karar vermek için tekrar oy kullanırlardı. Sokrates’in durumunda, ölüme mahkum edildi ve zehir içerek idam edildi.

sokrate'sin idamı

Bu süreç, Antik Yunan’da adaletin nasıl işlediğini ve Sokrates’in felsefi düşüncelerinin ve eğitim metotlarının nasıl yanlış anlaşılabileceğini ve onu nasıl tehlikeli bir konuma sokabileceğini gösteriyor.

Anytos, antik Yunan’ın önemli bir politik figürüydü ve Sokrates’in mahkemesinde kritik bir rol oynadı. Anytos, Atinalı bir politikacıydı ve Sokrates’in mahkemesinde dikkate değer bir rol oynadı. Sokrates’e olan muhalefeti, büyük olasılıkla Atina demokrasisinin geleceği konusundaki endişelerden kaynaklanıyordu​. Anytos, demokratik sürgünler arasında yer aldı ve Otuz Tiran’ın devrilmesine yardımcı olmak için şehre geri döndü​. Daha önce 409 M.Ö. 409’da Sparta’ya karşı savaşta general olarak başarısız olmuş ve hükmü rüşvetle atlatmıştı. Daha sonra, Otuz Tiranlar arasında ılımlı bir fraksiyonu destekledi ve radikaller tarafından sürgün edildi​.

Sokrates’in mahkemesinde, Anytos’un motivasyonları arasında Sokrates’in sürekli olarak eleştirdiği demokratik hükümetin bir lideri olması vardı. Sokrates’in mahkemesindeki diğer suçlayıcılar Meletus ve Lykon ile birlikte, Sokrates’i mahkemeye verdi. Atina’nın geleceği için endişeleri olan bir politikacıydı. Sokrates, demokratik hükümeti eleştirerek ve gençlerin ahlaki bozulmasına katkıda bulunarak, Atina’nın geleceği için bir tehdit olarak görülüyordu. Sokrates’in mahkemesi sırasında, onun bu endişeleri ve Sokrates’in demokratik hükümeti eleştirmesi, Sokrates’e karşı yapılan suçlamaların arkasındaki temel motivasyonlardan biriydi​.

Sokrates’in Sembolik Olarak Tekrar Yargılanması Ve Beraat Etmesi

Bu olay 20. yüzyılın sonlarında gerçekleşti. 399 M.Ö.’da Atina’da dinsel suçlardan ve gençlerin ahlakını bozmaktan suçlu bulunarak ölüme mahkum edilen Sokrat, 2002 yılında sembolik olarak yeniden yargılandı.

Bu sembolik duruşma, Atina’da gerçekleşti. Duruşma, birçok hukukçu, akademisyen ve filozofun katılımıyla büyük bir etkinlik haline geldi. Yargılama, Atina Belediyesi ve Yunan Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle düzenlendi.

Sokrat’ın savunmasını, ünlü bir hukukçu olan Loretta Preska yaparken, savcılığı ise Yunan hukukçu Anthony Papadimitriou üstlendi. Duruşma sonunda, Sokrat’ın beraat etmesi yönünde karar verildi. Bu sembolik yargılama, Sokrat’ın 2400. doğum yıl dönümü anısına yapıldı.

Bu yargılama, sadece tarihsel bir adaletsizliğin sembolik olarak düzeltilmesi değil, aynı zamanda felsefe, hukuk ve etik üzerine bir tartışma platformu olarak da işlev gördü. Olay, Sokrat’ın suçlamalar, adalet ve özgürlük üzerine olan düşüncelerini yeniden değerlendirmek için bir fırsat oldu. Bu sembolik yargılama, Sokrat’ın düşüncelerinin ve felsefesinin zamanımıza kadar ne kadar etkili olduğunu gösteren önemli bir etkinlikti.

Sokrates’le İlgili Anektotlar

Horozun Tanrıya Adaması: Platon’un “Phaedo” adlı eserinde Sokrat’ın ölümü detaylı bir şekilde anlatılır. Sokrat, zehirlenerek idam edilmeden önce şu ünlü sözleri söyler: “Crito, Asklepius’a bir horoz borcumuz var; onu ödemeyi unutma.” Asklepius, hastalıklardan şifayı getiren tanrıdır. Sokrat’ın bu sözleri, ölümünün bir kurtuluş veya şifa olduğuna dair bir gönderme olarak yorumlanır. Sokrat, bu hayattan öteye geçişin bir tür şifa olduğunu ve bu nedenle Asklepius’a bir teşekkür borcu olduğunu ima eder.

Geometri ve Bilginin Hatırlanması: Platon’un “Meno” adlı eserinde Sokrat, Meno’nun kölesini geometri üzerine sorgular. Bu sorgulama sırasında Sokrat, köleye daha önce bilmediği bir geometrik problemi çözdürür. Sokrat’ın amacı, kölenin bu bilgiye önceden maruz kalmamış olmasına rağmen doğru cevabı bulabildiğini göstermektir. Sokrat, bu deneyi, bilginin aslında doğuştan gelen bir şey olup olmadığını sorgulamak için kullanır. Sokrat’a göre, bilgi aslında ruhun önceki yaşamlarından gelen bir hatırlama biçimidir. Bu olay, Sokrat’ın teorisini savunduğu bir anektottur: öğrenme aslında hatırlamadır.

En Bilge Kişi Olması: Sokrat’ın bir arkadaşı, Delphoi’deki Apollon Tapınağı’ndaki Pythia kehanetine Sokrat’ın Atina’daki en bilge kişi olup olmadığını sormuş. Pythia, Sokrates’in en bilge kişi olduğunu belirtmiş. Bu cevap üzerine o, kendisinin neden en bilge kişi olduğunu anlamak için Atina’daki birçok kişiyle konuşmuş ve sonunda bilgeliklerinin sınırlı olduğunu fark etmiştir. Bu kehaneti, “Bilmediğimi biliyorum” şeklinde yorumlamıştır.

Askerlik Hizmeti: Gençliğinde birkaç askeri sefere katılmıştır ve cesaretiyle tanınmıştır. Özellikle Potidaea, Delium ve Amphipolis’teki savaşlarda yer almıştır. Bu savaşlarda, soğuk havaya karşı dayanıklılığı ve cesaretiyle tanınmıştır.

Sokrates‘in “Daimonion”u: İç sesi olan “daimonion”dan sıkça bahseder. Bu iç ses, ona ne yapmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulunurdu. Sokrates, bu sesin onu yanlış eylemlerden alıkoymak için var olduğuna inanırdı.

Halkla İlişkisi: Atina sokaklarında gençlerle ve yetişkinlerle sürekli olarak diyalog halindeydi. Bu diyaloglar, sorgulayıcı bir yöntemle, karşısındaki kişinin kendi bilgisinin sınırlarını fark etmesini sağlamak için düzenlenirdi.

Alkibiades ile İlişkisi: Sokrates, genç ve karizmatik Atinalı devlet adamı Alkibiades ile yakın bir ilişkiye sahipti. Alkibiades, onun bilgeliğine ve karakterine büyük bir hayranlık duyduğunu belirtmiştir. Ancak Alkibiades’in politik eylemleri, onun ve Sokrates’in arasında bazı gerilimlere neden olmuştur. Alkibiades bir takım düşmanı tarafından hainlikle itham edilmiş ve bunun üzerine Sparta tarafına geçmiştir.

Fiziksel Görünümü: Genellikle tipik bir Atinalıdan farklı olarak kaba ve sıra dışı bir fiziksel görünüme sahip olarak tasvir edilir. Büyük bir alnı, geniş bir burnu ve çıkıntılı gözleri vardı. Ancak bu fiziksel özellikleri, onun içsel bilgeliğini yansıtmıyordu.

Herakelitos‘un Eseri: Euripides ona Herakleitos’un eserini verip “Ne düşünüyorsun?” diye sormuş; o da “Anladıklarım mükemmel; herhalde anlamadıklarım da öyledir; ancak Deloslu bir dalgıç (yani eserin derinliklerine inmek ve anlamak için) gerektirir” demiş. 

Alkibiades Arazi Vermek İstiyor: Alkibiades ona bir gün üzerine ev yapması için büyük bir toprak parçası vermiş, bunun üzerine o da şöyle demiş: “Sandalete ihtiyacım olsaydı, sen de sandalet yapayım diye bana kösele verseydin, benim bunu kabul etmem gülünç kaçardı.”

Konuşma Yasağı: Nitekim, İdomeneus’un söylediğine göre konuşma sanatında ustaydı; hatta Ksenophon’a göre Otuzlar onun konuşma sanatını öğretmesini yasaklamışlardı.

Zenginlik Ve Dostluk: İnsanın sahip olduğu serveti bir çırpıda sayıp dökmesi, buna karşılık sahip olduğu dostlarının adlarını söyleyememesi ne tuhaf, diyordu. İnsanlar ona göre dostluk konusunda işte böyle umursamaz idiler.

Zenginliği Reddediyor: Kharmides’in ona gelir elde etmesi için verdiği köleleri kabul etmedi.

Alkibiades’i Reddediyor: Antik Yunan’da bazı yerlerde delikanlılar ile olgun erkekler arasında bir tür usta çırak ilişki yaşanırdı. Bu ilişkide bazen cinsel ilişki ve aşk da söz konusu olurdu. Alkibiades güzelliği ve cesareti ile meşhur bir gençti. Savaşın birinde birlikte savaşmışlardı ve Sokrates onun hayatını kurtarmıştı. Asil ve zengin Alkibiades ona hayrandı ancak Sokrates bu tarz bir ilişkiye sıcak bakacak birisi asla değildi. Sokrates’e göre olgun bir erkek ile genç bir erkek arasındaki ilişki asla cinsel içeremezdi. Olgun olan erkek delikanlıyı bilgisi ile geliştirecek ve hayata hazırlayacaktı. Aşk ancak tanrıya yani güzel olana yükselmek için kullanılabilecek bir rampa görevi görebilirdi. Toplumdaki bu bozuk anlayışı Sokrates doğrudan hedef alarak değiştirmeye çalışmadı; onu başka bir yere ve şekle kanalize ederek elverişli bir araç haline getirmek istedi. Ona göre esas olan bilgi ve buna bağlı olarak ortaya çıkabilen erdemdi. Erdem kazanan kişi felsefenin nihai kazanımı olan mutluluğu elde edebilirdi.

Sade Bir Yaşam: Satışa sunulmuş malların çokluğuna bakıp birçok kez kendi kendine “Gerek duymadığım ne çok şey var” demişti.

Phaidon’u Kurtarıyor: Kriton’a Phaidon’u para karşılığında kurtarmasını buyurdu: Phaidon savaş tutsağı olarak berbat bir yerde kalıyordu; sonra onu filozof yaptı.

Eğitimin Yaşı Yoktur: İnsanın bilmediği bir şeyi öğrenmesinin hiç de tuhaf olmadığım söyleyerek ileri yaşta lir çalmasını öğrendi.

Kahin Sokrates: Sokrates Platon’un eserlerinde üç gerçekleşen kehanetinde bahseder. Ona bazen gelecekte olanlar Daimon’u tarafından bildirilir.

Büyücü Ve Sokrates: Aristoteles’in anlattığına göre Suriye’den gelen bir büyücü Sokrates’i birçok konuda suçlar ve ölümünün de şiddet sonucu olacağını söyler.

Aristophanes’in Eserlerinde Sokrates

Aristophanes, antik Yunan komedyasının önemli bir temsilcisi olarak Sokrates’i eserlerinden biri olan “The Clouds” (Bulutlar) adlı komedyasında ele almıştır. Aristophanes’in bu eserinde Sokrates, Strepsiades adlı bir öğrencinin kavrayamadığı kavramları öğretirken sabırsızlığını ortaya çıkaran bir karakter olarak gösterilir. Aristophanes’in komik yazısı Sokrates’i kötü bir kişi olarak tanımlasa da, Sokrates’in kötü bir kişi olduğunu belirten özgül bir ifade bulunmamaktadır​​. Aristophanes, Sokrates’i “The Clouds” adlı eserinde gerçek bir sofist olarak resmeder. Sokrates’in alışılmış erdem tanımlarını sorgulama şekli ve diğerlerinin görüşlerini görmezden gelirken kendi cehaletini ilan etme tutumu, birçok kişi tarafından sofistik şüphecilik olarak görülmüştür​. Aristophanes’in “Bulutlar” adlı eseri, klasik Atina’nın entelektüel modalarının bir alayını içerir ve M.Ö. 423 yılında City Dionysia’da sahnelenmiştir, fakat yazarın umduğu kadar iyi karşılanmamış ve o yıl festivalde yarışan üç oyun arasında sonuncu gelmiştir​.

Ayrıca, Aristophanes’in Sokrates tasviri, Sokrates’in yeni tanrılar öne sürdüğü ve Atina’nın gençlerini çürüttüğü konusundaki toplumsal kanılarda Aristophanes’in rolü olduğu üstü örtük bir şekilde Platon’un savunma adlı diyaloğunda da geçmektedir. Sokrates, burada kendisine dava açanları iki gruba ayırır ve Aristophanes’i, Sokrates’in her türlü saçmalığı dile getiren ve havada yürüdüğünü iddia eden bir tür sofist olarak gösteren bir komik şair olarak belirtir​.

Aristophanes’in Sokrates tasvirinin, zaman içinde Sokrates hakkında olumsuz bir imaj oluşturduğu ve halkın Sokrates hakkındaki yanlış anlamalarını etkilediği düşünülmektedir. Ancak, Aristophanes’in eserlerindeki Sokrates tasviri, komedyenin Atina’nın sosyal ve entelektüel yaşamına dair eleştirilerini ve gözlemlerini iletmek amacıyla kurgusal ve abartılı olabilir. Aristophanes’in eserleri, Sokrates’in felsefi ve pedagojik uygulamalarına dair sivri eleştiriler içermekte olup, Sokrates’in felsefi düşüncelerini ve yöntemlerini halka tanıtan önemli kaynaklardan biri olmuştur.

Aristophanes’in “Bulutlar” (M.Ö.423) adlı komik eserinde, Sokrates sofistik bir filozof olarak tasvir edilir ve genç adam Pheidippides’e babasını dövmek ve vurmak için argümanlar formüle etmeyi öğretir​.

Sokrates’ten Doğan Felsefi Okullar

Sokrates’in doğrudan bir felsefi okulu veya sistemi olmamakla birlikte, onun düşünceleri ve yöntemleri sonraki pek çok filozofu derinden etkilemiştir. Sokrates’ten doğan ana felsefi okullar şunlardır:

  1. Akademia: Sokrates’in en ünlü öğrencisi olan Platon, Atina’da Akademi’yi kurdu. Platon, Sokratik diyaloğun bir formunu eserlerinde kullanarak Sokrates’in düşüncelerini yaydı. Akademi, antik dünyanın en ünlü felsefi okulu haline geldi. Platon’un ilk dönem eserleri haksız bir şekilde idam edilen hocasını ve felsefesini tanıtmaktadır.
  2. Peripatetik Okul: Platon’un öğrencisi Aristoteles, Lykeion’da (veya Peripatos’ta) kendi okulunu kurdu. Aristoteles, hem Platon’un hem de Sokrates’in fikirlerini ele alarak kendi felsefi sistemini geliştirdi. Aristoteles’te Sokrates önemli bir yere sahip olmasa da aslında yine de Sokrates’ten doğan bir filozof olarak kabul etmek gerekir çünkü onun da hocası Sokrates’in öğrencisi olan Platon’dur.
  3. Kinikler: Sokrates’in öğrencisi Antisthenes, Kinik felsefi hareketinin kurucusu olarak kabul edilir. Kinikler, toplumsal kurumların ve değerlerin reddedilmesi üzerine odaklanan bir yaşam tarzını benimsediler. Diojen kinik felsefeyi yaşantısı ile temsil eden en meşhur filozoftur.
  4. Skeptikler: Pyrrho, Sokratik geleneğin bir parçası olarak Skeptik okulun başlangıcını oluşturdu. Skeptikler, kesin bilginin mümkün olmadığına inanıyorlardı.
  5. Kirene Okulu: Aristippos, Kirene okulunun kurucusudur. Bu okul, haz ve acının etikteki merkezi rolü üzerine odaklanmıştır. Aristiposs’a göre mutluluk bedensel hazza yönelmekle mümkündür.

Bu okullar, Sokrates’in etkisi altında şekillenmiş olsa da, her biri kendi özgün fikirlerini ve öğretilerini geliştirdi. Sokrates’in kendisi yazılı bir eser bırakmadığı için, onun düşünceleri bu okullar ve özellikle Platon’un yazıları aracılığıyla bize ulaşmıştır.

Sokrates’in Gizemli Hocası Rahibe Diotima

Diotima, Platon’un “Sempozyum” adlı eserinde önemli bir karakterdir. Ancak Diotima’nın tarihsel bir figür olup olmadığı veya tamamen Platon’un kurgusal bir yaratımı mı olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktur.

diotima

“Sempozyum”da, Sokrates ve diğer katılımcılar aşkın doğası hakkında konuşmalar yaparlar. Sokrates, kendi görüşlerini sunarken, bilgisini kendisine öğreten kişi olarak Diotima’dan bahseder. Diotima’nın Sokrates’e öğrettiğine göre aşk, sadece fiziksel ya da duygusal bir çekim değil, aynı zamanda bir tür arzudur; özellikle ölümsüzlük arzusudur. Bu arzu, fiziksel çocuklar sahibi olma ve soyumuzu devam ettirme dürtüsünden, fikirlerin ve sanat eserlerinin yaratılmasına kadar uzanır.

Diotima ayrıca aşkın farklı seviyelerinden de bahseder:

  1. İlk başta, bir kişiye duyulan fiziksel bir çekimle başlar.
  2. Sonrasında, birçok kişiye duyulan estetik bir takdirle devam eder.
  3. Daha sonra, bir kişinin ruhuna duyulan bir çekimle ilerler.
  4. Ardından, birçok kişinin ruhuna duyulan takdirle devam eder.
  5. Bu, ahlaki erdemlere duyulan bir takdirle ilerler.
  6. En sonunda, “Formlar”ın (İdeal gerçeklikler) takdirine ulaşılır, en yüksek seviyede olanı “Güzelin Formu”dur yani tanrının formudur.

Diotima’nın bu öğretileri, Platon’un felsefesindeki “idealar” teorisi ile uyumludur. Aşk, bireyin maddi dünyadan soyut ideaların dünyasına yükselmesine yardımcı olan bir araç olarak görülür.

Özetle, Diotima, Platon’un Sempozyum’unda aşkın doğası ve amacı hakkında kritik bir öğretici olarak sunulmuştur. Onun öğretileri, Platonik felsefenin temel yönlerini yansıtmaktadır.

Sokrates’in Felsefesi

  1. Bilginin Erdem Olması: Sokrates’e göre bilgi erdemdir ve erdemli olmak mutluluğu getirir. Bu nedenle, insanların kötü şeyler yapmalarının nedeni bilgisizliktir. Kimse bilerek kötülük yapmaz. Ona göre, bilgi ve erdem birbiriyle sıkı sıkıya bağlıydı. Erdem, doğru bilgiye sahip olmakla elde edilir. Sokrates, insanların kötü eylemlerde bulunmalarının temel nedeninin bilgisizlik olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, bir kişi gerçek bilgiye ulaştığında, otomatik olarak erdemli olacaktır.
  2. Mayeutik Yöntem: Sokrates, diyalog yoluyla gerçeğe ulaşmayı savunurdu. Karşısındakinin bilgisini ortaya çıkarmak için sorular sorar, cevapları analiz eder ve bu sayede bilgiye ulaşmaya çalışırdı. Sokrat, bu bilgisizliği ortaya çıkarmak için “elenchus” adlı bir yöntem kullanırdı, bu da genellikle “Sokratik sorgulama” olarak adlandırılır. Bu yöntem, bir kişinin iddialarını sorgulamak ve bu iddiaların iç tutarlılığını test etmek için sorular sormaya dayanır. Sokrat’ın amacı, kişinin kendi bilgisizliğini fark etmesini sağlamak ve bu şekilde gerçek bilgi arayışına yönlendirmekti.
  3. Bilginin İçsel Olması: Sokrates, bilginin dışsal bir kaynaktan alınmadığını, bunun yerine her bireyin içinde doğuştan gelen bir bilgiye sahip olduğuna inanıyordu. Bilmek ona göre sadece hatırlamaktı. Sokrates için felsefe, insanların kendi bilgisizliklerinin farkına varmalarına yardımcı olan bir eğitim aracıydı. Felsefe, insanların kendi önceden var olan inançlarını ve hükümlerini sorgulamalarına ve bu inançların ve hükümlerin doğru olup olmadığını değerlendirmelerine yardımcı olur.
  4. Eylemin Temeli Olarak Bilinç: Sokrates, insanların bilinçli bir şekilde hareket etmeleri gerektiğine inanıyordu. Doğru bilgiye sahip olmak, doğru eylemleri gerçekleştirmek için gerekliydi. Platon’un Sokratik eserlerinde Sokrates tarafından ölçülülük, adalet, cesaret, dindarlık vb. erdemler sorgulanır. Diğer üç Sokratik eserde de Sokrates’in dava edilmesi, mahkeme süreci ve idamı anlatılır.
  5. Ölümün Felsefesi: Sokrates, ölümün kötü bir şey olmadığına inanıyordu. Ona göre, ölüm ya hiçbir şey değildir ya da ölümden sonraki yaşamda mutlu olmaktır. Ölümden sonraki yaşamda şüphe yok ki tanrının yanında sonsuza kadar mutlu yaşayacak olanlar filozoflardır. Diğer insanlar tekamül etmek üzere Hades’ten tekrar tekrar dünyaya dönüp farklı bedenlerde dolaşacaklardır. Buradan onun Pisagor’un fikirlerinden de etkilendiği sonucu çıkarılabilir çünkü ruh göçü fikri ona aittir. Pisagor bu fikrinde doğulu medeniyetlerden etkilenmiş olabilir.
  6. Sosyal ve Ahlaki Sorumluluk: Sokrates, bireylerin toplumlarına ve yasalarına karşı sorumlulukları olduğunu vurgulamıştır. Bu, onun ölüm cezasını kabul etmesinde de görülür; çünkü Atina yasalarına saygı duyar. Onu ve ailesini koruyan ve bu yaşa gelmesini sağlayan devlete karşı gelmeyi aklından bile geçirmedi.
  7. Bilmediğini Bilmek: Sokrat’ın en ünlü sözlerinden biri “Bilmediğimi biliyorum”dur. Bu, Sokrat’ın bilgiye olan yaklaşımının özünü yansıtır. Sokrat, insanların genellikle sahip oldukları bilgi veya hüküm konusunda aşırı derecede kendinden emin olduklarını fark etti. Ancak bu kişiler sorgulandığında, inançlarının veya iddialarının aslında ne kadar sarsılmaz olmadığını keşfederler. Sokrat’ın yöntemi, bir kişinin kendi bilgisizliğini anlamasına yardımcı olmaktı.

Genel olarak negatif bir felsefi öğreti de olsa bazı konularda pozitif öğretilere sahip olduğu görülebilir. Bireylerin sorgulamayı öğrenmeleri ve bu sayede bilgiye erişmeye çalışmaları onun için çok önemliydi. Apollon tapınağındaki “Kendini Tanı” sözünü çok önemsiyordu. Alkibiades tapınağa dua etmeye giderken onu durdurmuştu. Genç ve hırslı bir delikanlı olan Alkibiades topluma liderlik etmek istiyordu fakat Sokrates onu yeterli görmüyordu. Sokrates onu durdurarak konuşmaya başladı ve kendisi için neyin iyi olduğunu bilmediği konusunda onu ikna etti. Tanrıdan isteyeceği şeyler konusunda dikkatli olmasını öğütledi.

Sonra Alkibiades’i sorgulayarak cahilliğini kavramasını sağladı. Onu kendisini yetiştirmek konusunda teşvik etti. Hiç şüphe yok ki bu işe kendisini tanıyarak başlaması en doğru yöntem olarak belirledi.

Sokrates doğa felsefesinde aradığını bulamamıştı. O dönüşümün arkasında tanrıyı görüyordu ve doğa felsefesi ona bunu verememişti. Anaksagoras’ın Nous’u onu heyecanlandırmıştı, ancak bu eserde sözü edilen aklın tam olarak tanrıya bağlanmaması onda hayal kırıklığı yaratmıştı. Gerek doğa felsefesinin bir tıkanma yaşaması ve gerekse kendini bu konuda yeterli görmemesi onun ilgilisini insana yöneltti. Yunan dünyasının içinde bulunduğu durum ve sofistler de onun felsefesini şekillendirmişti.

Sokratik Yöntemin Çıktıları

Sokrat’ın felsefi yönteminin ve bilgi arayışının temsil ettiği süreçte belirttiğiniz kavramlar kritik öneme sahiptir. Bu kavramları biraz daha detaylandıralım:

  1. Endoksa (veya Doxa): Bu terim, genel kabul gören inançları veya görüşleri ifade eder. Sokrat için endoksalar, sorgulanmamış ve genellikle yanıltıcı olabilecek bilgilerdir.
  2. Elenkhos: Sokrat’ın yönteminin temelini oluşturan bu kavram, bir iddianın veya inancın doğruluğunu sorgulama ve çürütme pratiğini ifade eder. Sokrat, bir kişinin endoksalarını sorgulayarak bu inançların dayanıksız veya tutarsız olduğunu göstermeye çalışırdı.
  3. Aporia: Elenkhos’un sonucu olarak, kişi genellikle bir bilme veya anlama eksikliği durumunda bulur kendini. Bu, bir nevi “bilmezlik” veya “şaşkınlık” hali olarak tanımlanabilir.
  4. Katarsis: Aporia’nın yarattığı bu şaşkınlık hali, bireyin kendi inançlarını ve bilgisizliğini itiraf etmesiyle sonuçlanabilir. Katarsis, bir tür ruhsal temizlenme veya arınma anıdır.
  5. Ataraksia: Katarsis sonrasında, birey, ruhsal huzur ve endişesizlik durumuna ulaşabilir. Bu durum, bireyin bilgisizliğinin ve bilgi arayışının farkındalığı ile elde edilir.
  6. Eudaimonia: Ataraksia’nın bir sonucu olarak, birey gerçek mutluluğa veya “iyi ruh” haline ulaşabilir. Sokrat’a göre, bu, bilgiye ulaşmanın ve erdemli bir yaşam sürmenin sonucudur.

Bu süreçte, bilgi kritik bir rol oynamaktadır. Sokrat için bilgi, erdemle sıkı sıkıya bağlıdır ve gerçek bilgiye ulaşmak, bireyin eudaimonia veya gerçek mutluluğa ulaşmasının anahtarıdır. Bu nedenle, Sokrat’ın felsefesinde bilgi arayışı, sadece bireyin kendi inançlarını ve bilgisizliğini anlaması için değil, aynı zamanda daha yüksek bir yaşam amacına ulaşması için de esastır.

Farklı Filozoflar Açısından Sokrates

Sokrates’in felsefi yaklaşımı ve karakteri üzerine çeşitli filozoflar yorumlar ve görüşler sunmuşlardır. Örneğin, Aristoteles, Sokratik ironiyi, kendini beğenmişliği önlemek ve birinin karakterini daha çekici kılmak amacıyla bir tür kendini küçümseme olarak tanımlamıştır. Aristoteles’e göre Sokrates, küçümseme eğilimindeydi ve ironiyi, ona itibar kazandırabilecek şeyleri inkar etmek için kullanırdı​.

Bazı filozoflar için Sokratik ironi, sadece Sokrates’in söyledikleriyle sınırlı değildi. Örneğin, 19. yüzyıl Danimarkalı filozofu Søren Kierkegaard, Sokrates’in karakterini ironik olarak görmüştür. Benzer şekilde, 20. yüzyıl filozofu Leo Strauss, ironiyi birinin değerini asil bir şekilde gizleme olarak tanımlamış ve bu durumun Sokrates’in ironisinin, mesajının yalnızca ayrıcalıklı az sayıdaki kişi tarafından anlaşılmasını sağlamak amacıyla kendi üstünlüğünü alt sıradaki insanların önünde sergilemeyi reddettiği anlamına geldiğini belirtmiştir. Bu tür ironi, Sokrates’in gerçek mesajını gizleme şeklinde görülmüştür​.

Sokrates’in mirası, antik filozoflar arasında büyük ölçüde olumlu olup, birçokları ondan ilham almıştır. Sokrates, sayısız modern filozofun eserlerinde de alıntılanmıştır​. Filozoflar arasında, felsefede potansiyel ilerleme açısından önemli olduğunu düşünerek, tarihsel tutarsızlıklara rağmen Platon’un Sokrates tasvirini argüman için kabul etme konusunda bir fikir birliği vardır​.

Aristoteles, Sokrates’in önemini tanımasına rağmen, onu Aristotelesçi düşüncede merkezi bir figür olarak görmemiştir. İlginç bir şekilde, Aristoteles’in öğrencilerinden Aristoxenus, Sokrates ile ilgili skandalları detaylandıran bir kitap bile yazmıştır. Aksine, Epikürcüler Sokrates’e karşı antagonistikti​.

Farklı felsefi okullar ve dönemler boyunca Sokrates’e yönelik karışık ama çoğunlukla olumlu tepkiler, onun kalıcı etkisini ve eserleri ve karakteri üzerine çeşitli yorumları vurgular.

Aristoteles’te Sokrates

Aristoteles, Sokrat’ı bazı eserlerinde doğrudan ve dolaylı olarak ele almıştır. Sokrat, Aristo için önemli bir öncül filozof olup, onun felsefi yaklaşımını ve yöntemini etkilemiştir. İşte Aristo’nun Sokrat hakkında bazı değerlendirmeleri:

  1. Nikomakhos’a Etik:
    • Aristo, bu eserde Sokrat’ın etik anlayışını ele alır. Aristo, Sokrat’ın bilginin erdeme eşdeğer olduğunu savunduğunu belirtir. Ancak Aristo, Sokrat’ın bu görüşüne katılmaz ve erdemin sadece bilgiyle sınırlı olmadığını savunur.
  2. Metafizik:
    • Aristo, “Metafizik”te Sokrat’ın bilgi teorisine değinir. Sokrat’ın evrensel form fikrini ele alır ve bu fikrin Platon’a nasıl ilham verdiğini açıklar. Aristo, Sokrat’ın form fikrini eleştirir ve kendi ontolojik yaklaşımını savunur.
  3. Poetika:
    • “Poetika”da Aristo, Sokrat’ın tragedya ve drama hakkındaki görüşlerini ele alır. Aristo, Sokrat’ın tragedyanın ahlaki bir işlevi olduğuna inandığını belirtir. Ancak Aristo, Sokrat’ın bu görüşüne katılmaz ve tragedyanın estetik bir değere sahip olduğunu savunur.
  4. Bilimlerin Sınıflandırılması:
    • Aristo’nun bilimlerin sınıflandırılması üzerine olan çalışmalarında, Sokrat’ın bilgi teorisine dair bazı referanslar bulunmaktadır. Aristo, Sokrat’ın bilgi teorisini ele alır ve kendi epistemolojik yaklaşımını savunur.

aristoteles

Bu örnekler, Aristo’nun Sokrat hakkındaki değerlendirmelerinin genel bir özetidir. Aristo, Sokrat’ın felsefesini ele alırken, onun görüşlerini eleştirir ve kendi felsefi yaklaşımını savunur. Ancak Aristo, Sokrat’ın felsefesine derin bir saygı duyar ve onu batı felsefesinin temel figürlerinden biri olarak kabul eder. Aristo’nun Sokrat hakkındaki değerlendirmeleri, batı felsefesinde Sokrat’ın ne kadar etkili olduğunu gösteren önemli örneklerdir.

Orta Çağ Filozofları Ve Sokrates

Hıristiyan Orta Çağ filozofları ve teologları, antik Yunan filozoflarına ve özellikle Sokrat’a genellikle olumlu bir bakış açısıyla yaklaşmışlardır. Sokrat’ın etik öğretisi ve bilgelik arayışı, Hıristiyan düşünürler için takdir edilesi özellikler olarak görülmüştür. Ancak bu olumlu yaklaşımın yanı sıra, Sokrat’ın öğretilerinin Hıristiyan doktrinleriyle nasıl uyumlu hale getirileceği konusunda bazı tartışmalar da olmuştur.

  1. Erken Hıristiyan Düşünürler:
    • Bazı erken Hıristiyan apolojetleri (Hristiyanlığın savunucuları), Sokrat’ı “doğal bir Hristiyan” olarak gördüler. Örneğin, Kilise Babalarından Justin Martyr, Sokrat’ın Tanrı’nın Logos’unun bir öncüsü olduğunu ileri sürmüştür. Justin’e göre, Sokrat, Logos’un ete kavuşmadan önceki döneminde insanları aydınlatan bir figürdü.
  2. Skolastik Dönem:
    • Orta Çağ’ın skolastik döneminde, Sokrat’ın öğretileri, özellikle Platon ve Aristoteles üzerinden dolaylı bir şekilde incelenmiştir. Örneğin, Aquinas, Aristoteles’in felsefesini Hristiyan teolojisiyle bütünleştirmeye çalışırken, Sokrat’ın etik ve epistemolojik görüşlerini de dikkate almıştır. Aquinas için Sokrat, ahlaki erdemin bilgiye dayandığı görüşüyle önemli bir figürdür.
  3. Rönesans Dönemi:
    • Rönesans döneminde, Hıristiyan düşünürler Sokrat’ı tekrar keşfettiler ve onun öğretilerini daha derinlemesine incelediler. Bu dönemde, Sokrat’ın etik öğretileri ve sorgulayıcı tavrı, Hıristiyan ahlakı ve bilgisiyle nasıl bütünleştirilebileceği üzerine daha fazla tartışma konusu oldu.

Genel olarak, Orta Çağ Hıristiyan düşünürleri, Sokrat’ın etik öğretilerini ve bilgelik arayışını olumlu bir şekilde değerlendirmişlerdir. Ancak Sokrat’ın Hıristiyan doktrinleriyle tam olarak nasıl uyumlu hale getirileceği konusunda bazı tartışmalar da olmuştur.

Descartes, Spinoza Ve Kant

Spinoza, Descartes ve Kant gibi modern dönemin önemli filozofları, felsefe tarihindeki önceki düşünürleri ve öğretilerini referans alarak düşüncelerini şekillendirmişlerdir. Ancak bu filozofların eserlerinde Sokrat’a nasıl atıfta bulunduklarına dair genel bir bakış sunalım:

  1. Spinoza:
    • Spinoza, Sokrat’ı doğrudan çokça referans almaz, ancak Sokrat’ın etik ve bilgi üzerine olan yaklaşımı Spinoza’nın düşüncelerini etkileyen genel bir arka planda bulunabilir. Spinoza’nın rasyonalizmi ve ahlaki erdemin bilgiye dayandığını savunması, Sokratik bir etkiye işaret edebilir. Ancak Spinoza’nın felsefesi, özellikle de Tanrı anlayışı ve determinizmi, Sokrat’ın görüşlerinden oldukça farklıdır.
  2. Descartes:
    • Descartes, “Meditasyonlar” ve diğer eserlerinde antik filozofları doğrudan sıkça referans almaz. Ancak “cogito, ergo sum” (“Düşünüyorum, öyleyse varım”) fikri, bilginin temelini sorgulama geleneğinin bir devamıdır, ki bu Sokrat’ın “Bilmediğimi biliyorum” yaklaşımıyla paralellik gösterir. Descartes’ın metodik şüpheciliği, Sokrat’ın sorgulayıcı yaklaşımının modern bir yansıması olarak görülebilir, ancak bu iki düşünür arasında doğrudan bir bağlantı kurmak zordur.
  3. Kant:
    • Kant, “Saf Aklın Eleştirisi” ve diğer eserlerinde antik felsefeye ve Sokrat’a özel olarak sıkça atıfta bulunmaz. Ancak Kant’ın ahlaki felsefesi, özellikle ahlaki yükümlülüklerin rasyonaliteye dayandığını savunması, Sokratik etikle bazı benzerlikler taşır. Kant’ın ahlaki özgürlük anlayışı, Sokrat’ın bilginin erdeme eşdeğer olduğu ve kötülüğün bilgisizlikten kaynaklandığı görüşleriyle karşılaştırılabilir. Ancak Kant’ın felsefesi, özellikle epistemoloji ve metafizik konularında, Sokrat’ın görüşlerinden oldukça farklıdır.

Spinoza, Descartes ve Kant gibi modern dönemin filozofları, eserlerinde Sokrat’a doğrudan atıfta bulunmasalar da, Sokratik gelenekten etkilenmişlerdir. Ancak bu filozoflar, kendi özgün düşünceleriyle Sokrat’ın görüşlerini aşmışlardır ve onun düşünceleriyle doğrudan bir ilişkileri olduğunu söylemek zordur.

Heidegger, Kierkegaard, Schopenhauer, Leibniz ve Hegel

Bu filozoflar, Sokrat’ın felsefi mirasına farklı şekillerde yaklaşmışlardır. 

  1. Heidegger:
    • Martin Heidegger, Sokrat’ı çeşitli eserlerinde ele almıştır. Heidegger için Sokrat, batı felsefesinin başlangıcında önemli bir dönüm noktasıdır. Heidegger, Sokrat’ın felsefi yaklaşımının, varoluşun sorgulanmasından ziyade, varlık üzerindeki bilgiye odaklandığını savunur. Bu, Heidegger’in “Varlık ve Zaman” gibi eserlerinde ele aldığı varlık sorununun temelini oluşturur.
  2. Kierkegaard:
    • Søren Kierkegaard, Sokrat’ı “Ya/Olmak ya da Hiçbir Şey Olmamak” gibi eserlerinde ele alır. Kierkegaard için Sokrat, bireysel varoluşun ve öznel gerçeğin bir örneğidir. Sokrat’ın ironik yaklaşımı ve sorgulayıcı tavrı, Kierkegaard’ın kendi felsefesinde de görülebilir.
  3. Schopenhauer:
    • Arthur Schopenhauer, Sokrat’ı zaman zaman referans alır. Schopenhauer için Sokrat, rasyonalite ve ahlaki erdem arasındaki ilişki konusundaki yaklaşımıyla önemlidir. Ancak Schopenhauer, Sokrat’ın idealist yaklaşımını eleştirir ve onun rasyonalizmini kendi pesimist dünya görüşüyle karşılaştırır.
  4. Leibniz:
    • Gottfried Wilhelm Leibniz, Sokrat’ı doğrudan sıkça referans almaz. Ancak Leibniz’in rasyonalist yaklaşımı, Sokrat’ın bilgiye ve rasyonaliteye verdiği önemin bir yansıması olarak görülebilir. Leibniz’in monadolojisi ve Tanrı anlayışı, Sokrat’ın görüşlerinden oldukça farklıdır.
  5. Hegel:
    • Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Sokrat’ı felsefi sistemine dahil eder. Hegel için Sokrat, tarihsel bir dönüm noktasıdır. Sokrat, Hegel’in diyalektik yöntemine ilham veren bir figürdür. Hegel, Sokrat’ın felsefede evrensel bir ahlak anlayışına geçişin öncüsü olduğunu savunur.

Bu filozoflar, Sokrat’ın felsefi mirasına farklı şekillerde yaklaşmışlar ve onun düşüncelerini kendi felsefi sistemlerine dahil etmişlerdir. Sokrat, modern felsefenin birçok yönüyle bağlantılıdır ve bu filozoflar, onun mirasını farklı şekillerde yorumlamışlardır.

Amprikler

Ampirik filozoflar, deneyimi ve gözlemleri bilginin temel kaynağı olarak kabul eden filozoflardır. Özellikle erken modern dönemde, birçok ampirik filozof, rasyonalizme karşı ampirizmi savunmuştur. Ancak bu filozofların Sokrates’e olan yaklaşımlarını genelleştirmek zordur, çünkü her biri ona farklı bir perspektiften yaklaşmıştır. İşte bazı ampirik filozofların Sokrates hakkındaki düşünceleri:

  1. John Locke:
    • Locke, “İnsan Anlayışı Üzerine Bir Deneme” adlı eserinde, doğuştan gelen fikirlerin olmadığını savunmuştur. Bu bağlamda, Sokrates’in bilgi teorisine doğrudan atıfta bulunmamıştır. Ancak, Sokrat’ın bilginin kaynağı ve doğası hakkındaki düşünceleri, Locke’un ampirik yaklaşımıyla karşıtlık teşkil eder.
  2. David Hume:
    • Hume, Sokrates’i doğrudan ele almadığı gibi, onun bilgi teorisine de doğrudan bir atıfta bulunmaz. Ancak Hume’un bilgi teorisi, Sokrates’in rasyonalist yaklaşımıyla keskin bir kontrast oluşturur. Hume, bilginin deneyimden geldiğini ve rasyonel temellere dayanmadığını savunmuştur.
  3. George Berkeley:
    • Berkeley, idealist bir ampirik filozoftur ve “esse est percipi” (var olmak algılanmaktır) ilkesini savunmuştur. Berkeley, Sokrat’ın ontolojik ve epistemolojik düşüncelerine doğrudan atıfta bulunmaz, ancak onun felsefesi, Sokrates’in gerçeklik ve bilgi anlayışıyla farklılık gösterir.
  4. Thomas Hobbes:
    • Hobbes, siyaset felsefesiyle daha çok bilinir, ancak onun bilgi teorisi de ampirik bir yaklaşıma dayanır. Hobbes, Sokrates’in ahlaki ve epistemolojik yaklaşımına karşıt bir perspektife sahiptir.

Bu filozoflar, Sokrates’in felsefesine doğrudan atıfta bulunmasalar da, ampirik yaklaşımları, Sokrat’ın rasyonalist bilgi teorisine bir tepki olarak görülebilir. Ancak bu filozofların her biri, Sokrat’ın düşüncelerine kendi özgün perspektiflerinden yaklaşmışlardır ve onun felsefesine doğrudan bir atıfta bulunmamışlardır.

Bazı Yaklaşımlar

  1. Jan Smedslund: Modern psikolojinin bir temsilcisi olan Smedslund, Sokrates’in “diyalektik metodu” ile kendi çalışması “Psycho-logic” arasındaki entelektüel ilişkiyi vurgulamıştır. Smedslund’ın metodolojisi, Sokrates’in diyalektiği gibi olumsuz ve olumlu bölümlere ayrılmıştır​.
  2. Diogenes: Diogenes, Sokrates tarafından etkilenmiş bir filozoftur ve Sokrates’in felsefesinin belli bir cynicism (şüphecilik) yönünü desteklediğini belirtmiştir. Ancak, Diogenes ile kıyasla, Sokrates tam bir insan deneyimini kabul eder​.
  3. Modern Filozofların Genel Bakışı: Sokrates, modern dönemde de filozoflar üzerinde güçlü bir etki bırakmıştır. Orta Çağ ve İslami alimler tarafından incelenmiş ve İtalyan Rönesansı’nın düşüncesinde önemli bir rol oynamıştır, özellikle humanist hareket içinde​.
  4. Sokrates’in Çocukları: “Sokrates’in Çocukları” adlı eser, antik, ortaçağ, modern ve çağdaş dönemlerin büyük fikirlerini inceleyerek okuyucuyu tarihin büyük düşünürleri arasındaki “büyük konuşma”ya dahil eder ve Sokrates’i Batı felsefesinin babası olarak tanımlar​.

Nietzsche Ve Sokrates

Friedrich Nietzsche, Sokrates’i toplumun ahlaki yapısnı bozan bir figür olarak görmekteydi. İşte Nietzsche’nin Sokrates hakkındaki bazı düşünceleri:

  1. Ahlaki Bozulma: Nietzsche, Sokrates’in bugünkü toplumun ahlaki yapısını bozduğunu savunur. Sokrates’in “sorgulanmış yaşam” fikrini tanıttığını ve iyi bir yaşam sürdürmenin tek yolunun her şeyi sorgulamak ve kendi inanç ve eylemlerini sürekli analiz etmek olduğunu belirtir. Nietzsche, Sokrates’i dünyanın rasyonel olduğunu ve mantığın hem ruhta hem de şehirde hükmetmesi gerektiğini öğreten biri olarak karakterize eder. Nietzsche, bu durumun Yunan toplumunun iyi enerjisini düşürdüğünü düşünmektedir​1​.
  2. Toplumun Çöküşü: Nietzsche, Sokrates’in sadece kendi yaşamından yorulmuş olmadığını, aksine onun çöküşünün toplumun kendisinin bir çöküşünün belirtisi olduğunu savunur. Sokrates’i, toplumun kendisinin çökmekte olduğunu gösteren bir “büyük erotik” olarak niteler ve Sokrates’in hiç de bilge bir adam olmadığını iddia eder​2​.
  3. Bedensel Reddiye: Nietzsche, Sokrates’in oldukça garip bir karakter olduğunu ve bedeni tamamen reddettiğini, önemli olan tek şeyin zihin olduğunu düşündüğünü belirtir​3​.
  4. Hayranlık ve Eleştiri: Nietzsche, Sokrates’e büyük bir hayranlık duyarken aynı zamanda ona şiddetli bir eleştiri getirir. Sokrates’i kitapları aracılığıyla eleştirir, en dikkat çekici olanı “Putların Alacakaranlığı” adlı eseridir​4​.
  5. Özel Küçümseme: Nietzsche, Sokrates’i özel bir küçümsemeyle ele alır. Sokrates’in her türlü ahlaksızlık ve şehvetli dürtüye maruz kaldığına ve toplumun “alt sınıflarının” bir ürünü olduğuna inanır. Nietzsche, Sokrates’in iki belirli fikrini eleştirir. İlki, mantık, erdem ve mutluluk arasındaki bağlantıdır​5​.

Putların Alacakaranlığı adlı eserinde Nietzsche Sokrates’i farklı konularda eleştirir.

  1. Hayatın Değeri ve Bilgelik Fikir Birliği: Nietzsche, Sokrates dahil antik filozofların hayatın değersiz olduğuna dair ortak bir inanışa sahip olduğunu belirtir. Bilgelerin fikir birliğinin gerçeğin kanıtı olduğu fikrini eleştirir ve bu perspektif nedeniyle Sokrates’e özel bir küçümsemeyle yaklaşır​.
  2. Diyalektik veya Sokratik Yöntem: Nietzsche’ye göre, diyalektik veya Sokratik yöntem, “sürünün” kininden doğan bir isyanın ifadesidir​.
  3. Akıl, Erdem ve Mutluluk Denklemi: Nietzsche, akıl eşittir erdem eşittir mutluluk denklemine meydan okur. Akıl yerine içgüdüyü değerlendirir ve “mutluluk ve içgüdü bir” olduğunu belirtir, bu durumu Sokrates’in her şeyin maliyetine rağmen rasyonellik formülüyle karşılaştırır​.
  4. Hayata Karşı Negatif Tavır: Nietzsche, Sokrates gibi filozofların hayata karşı negatif hissetme eğiliminde ortak bir fizyolojik tavıra sahip olduğunu belirtir ve bu durumu, onlardan önceki üstün Yunan kültürünün çöküşünü yansıttığını belirtir​.
  5. Fikirlerin Mumyalanması: Nietzsche, Sokrates’i fikirleri “mumyalayan” ve ardından yücelten bir felsefe öğretmekle suçlar. Sokrates’in içgüdülerine saygı göstermesi ve her dönemeçte kendini sorgulamaması gerektiğini öne sürer​.
  6. Filozofları ve Ahlakı Küçümseme: “Putların Alacakaranlığı”nın merkezi amaçlarından biri, tarih boyunca bir kaideye yerleştirilen filozofları, ahlakçıları ve idealleri sorgulamak ve küçümsemektir, burada Sokrates Nietzsche’nin öfkesinin büyük kısmını alır​.

nietszche

Nietzsche’nin Sokrates’e yönelik eleştirileri, hayat değerlendirmesi, felsefi sorgulama yöntemi, akılın rolü ve Yunan kültürüne etkisi gibi temalar etrafında döner. Yazıları aracılığıyla, Nietzsche, Sokrates gibi figürler tarafından temsil edilen geleneksel ahlaki ve felsefi sistemlere meydan okumayı amaçlar.

Nietzsche, antik Yunan’da tragedyanın doğuşunu ve gelişimini incelerken, Sokrat’ın düşüncelerinin sanat üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeker. Nietzsche’ye göre, Sokrates, rasyonaliteye ve mantığa aşırı bir vurgu yaparak sanatın ve özellikle de tragedyanın duygusal ve irrasyonel yönlerini küçümsemiştir. Sokrates’in bu rasyonalist yaklaşımı, Nietzsche’ye göre, Yunan tragedyasının düşüşüne yol açmıştır.

Nietzsche, Sokrat’ın sanatı, özellikle de şiiri eleştiren yaklaşımını “sokratik” bir tutum olarak adlandırır. Bu tutum, bilginin ve rasyonalitenin üstünlüğünü savunur. Nietzsche için bu, sanatın ve hayatın gerçek değerini anlamaktan uzaklaştırır. Nietzsche, sanatın, özellikle de tragedyanın, insanların hayatın acılarıyla başa çıkmalarına yardımcı olan bir araç olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle, Sokrates’in sanata olan bu rasyonalist yaklaşımını eleştirir.

Bununla birlikte, Nietzsche, Sokrates’in eleştirilerine rağmen onun felsefesine ve etkisine büyük bir saygı duyar. Sokrates’in felsefesinin, batı düşüncesinde derin bir etkisi olduğunu kabul eder. Ancak Nietzsche, onun sanata ve özellikle tragedya sanatına olan etkisinin olumsuz olduğunu düşünür.

Phaidon diyaloğunda Sokrates Daimon’dan tanrısal bir mesaj alır. Ona müzik ve şiirle uğraşması söylenir. Bu durum belki de onun ölümle yüz yüze gelmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. İmgelemi onu ölüm gerçeğinin ürpertisinden uzaklaştırmak istiyordu. Bunlar birer var sayım; doğrusunu ancak kendisi bilir. Nietzsche onun sürekli akla atıf yaparak yaşayıp, hayatının sonunda sanatla uğraşmasını davasına bir ihanet olarak tanımlıyor. 

Sokrates’in, hayatının son günlerinde, tanrılarla olan bir borcunu ödemek için birkaç fable ve özgün bir şiir yazmıştır. Sokrat, hayatta kalmış eserlerinde doğrudan bir şair olarak bilinmemesine rağmen, bu son dönemdeki şiirsel uğraşları, onun sanat ve şiire olan yaklaşımına dair birçok tartışmayı beraberinde getirmiştir.

Nietzsche, Sokrates’in bu son dönemdeki şiirle uğraşmasını eleştirir. Ona göre, Sokrates’in bu eylemi, felsefenin sanat üzerindeki hakimiyetini simgeler. Nietzsche, onun bu dönemdeki şiirsel uğraşlarını, felsefenin sanatı rasyonalize etme ve onu mantığın hizmetine sokma girişimi olarak görür. Bu, Nietzsche için, sanatın irrasyonel ve duygusal yönlerini küçümsemek anlamına gelir.

Bertrand Russel’da Sokrates

Bertrand Russell, 20. yüzyılın en önemli filozoflarından biridir ve “Batı Felsefesinin Tarihi” adlı eserinde Sokrates hakkında bazı değerlendirmelerde bulunur. Russell’ın Sokrat’a olan bakışını anlamak için bu eserin ilgili bölümlerine başvurabiliriz.

Russell, Sokrat’ı takdir eder, ancak eleştirel bir yaklaşım da sergiler. İşte Russell’ın Sokrat hakkındaki bazı görüşleri:

  1. Etik Öğretisi: Russell, onun etik anlayışına değer verir. Sokrates, bilginin erdeme eşdeğer olduğunu ve kötülüğün bilgisizlikten kaynaklandığını savunmuştur. Russell, bu görüşü oldukça ilginç bulur, ancak tamamen katılmaz.
  2. Diyalog Metodu: Sokrates’in diyalog metodu, yani soru-cevap yöntemiyle düşüncelerini ortaya koyması, Russell tarafından olumlu bir şekilde değerlendirilir. Sokrates bu yöntemle insanları kendi inançlarını sorgulamaya teşvik eder.
  3. Rasyonalizm: Sokrates’in rasyonalist yaklaşımı, Russell’ın da takdir ettiği bir özelliktir. Sokrates, gerçeğin akıl yoluyla bulunabileceğine inanmıştır.
  4. Dinsel İnançlar: Russell, onun dinsel inançları hakkında daha eleştirel bir yaklaşım sergiler. Sokrates’in tanrısal bir iç ses tarafından yönlendirildiğine inanması, Russell için problematik bir konudur.
  5. Ölümü: Sokrates’in ölümü, Russell için, felsefenin önemini ve bir filozofun inançları uğruna neleri göze alabileceğini gösteren önemli bir olaydır. Sokrates’in zehirlenerek ölümü, onun düşüncelerine olan bağlılığını ve cesaretini yansıtır.

Genel olarak, Bertrand Russell, Sokrates’i hem olumlu hem de eleştirel bir perspektiften değerlendirir. Sokrates’in etik anlayışı, diyalog metodu ve rasyonalizmi, Russell için takdire şayan özelliklerdir. Ancak onun dinsel inançları ve bazı diğer yönleri Russell için daha problematik olabilir.

Yazı daha da uzatılabilir ancak daha önce de dediğim gibi okurların onu daha iyi kavrayabilmesi için Platon’un gençlik dönemi diyaloglarını okumaları önemlidir. Sokrates’in hayali bir karakter olduğu yönündeki spekülasyonlara ben de değinmek istiyorum. Bu tip iddialar antik Yunan felsefesine hakim olmayan insanlar tarafından ortaya atılmaktadır. Onun yaşadığına dair Ksenophon, Aristophanes, Platon, Aristoteles ve Diogenes Laertius gibi kaynaklarda yeterince bilgi vardır. Sokrates’in etkisi ile oluşan felsefi ekollerin de bazı fragmanları bize kadar ulaşmıştır; dolayısıyla bu tartışmaları anlamsız buluyorum.

Şimdi de elimizdeki bilgilere göre ona ait olduğu düşünülen sözleri aktarmak istiyorum.

Sokrates’in Sözleri

“Tek bir kötülük vardır; cehalet ve tek bir iyi vardır; bilgi.”

“Hiç bir şey bilmediğimi biliyorum.”

“İnsanın bilmediği bir şeyi öğrenmesi hiç de tuhaf değildir.”

“Bir Daimon bana geleceği gösteriyor.”

“İyi bir başlangıç yapmak aslında az şey değildir.”

“Gençlere özgü erdem aşırı gitmemektir.”

“İnsanın bir toprağı ölçerek alacak ve satacak kadar geometriden anlaması gerekir.”

“Evlensen de evlenmesen de pişman olacaksın.”

“Hayret doğrusu, mermer heykel yapanlar mermerin modele tıpatıp benzemesi için uğraşıyorlar da, mermere benzer görünmemek için kendilerine bakmayı dert edinmiyorlar.”

“Gençler, sık sık aynaya bakın. Eğer güzelseniz bu güzelliğe layık olun eğer çirkinseniz çirkinliğinizi eğitimle gizleyin.”

Zenginleri yemeğe çağırdığında Ksanthippe telaşlanınca, “Korkma” dedi, “Eğer ölçülü insanlarsa, uyum sağlayacaklardır; değillerse, kendileri bilir.”

“Benim dışımdaki insanlar yemek için yaşıyorlar ben ise yaşamak için yiyorum.”

Değersiz kitle hakkında şöyle diyordu: “İnsanın dört drakhmelik sikkeyi geri çevirip, geçerli diye bunlardan bir yığın almasıyla aynı şey.”

Aiskhines, “Yoksulum, başka hiçbir şeyim yok, sana kendimi veriyorum” dedi. Sokrates: “Bana en büyük şeyi verdiğinin farkında değil misin?” diye cevap verdi.

Sparta tarafından kontrol edilen Otuz Tiran yönetime geldikten sonra kenara itilmekten rahatsızlık duyan birine, “Demek seni üzen başka bir derdin yok” dedi.

Ona “Atinalılar seni ölüme mahkum etti dediler.” O da “Doğa da onları.” diyerek karşılık verdi.

Karısı “Haksız yere ölüyorsun.” diye feryat etti. Sokrates karşılık verdi: “Yoksa sen ölümü hak etmiş
olmamı mı isterdin?” 

Bir rüya gördü ve ölmeden 3 gün önce bunu Aiskhines’e bildirdi.

Zehri içmek üzereyken Apollodors ona üzerine sarınsın diye güzel bir elbise vermek istedi. Sokrates: “Hoppalaa! Benim
elbisem yaşam için uygun da, ölüm için değil mi yani?” diyerek reddetti.

Birisin onun hakkında kötü konuştuğunu söylediler. O da: “İyi konuşmayı Öğrenememiş de ondan” diyerek yanıt verdi.

Antisthenes yırtığı görünecek biçimde harmanisini çevirince, “Elbisenden içindeki boşluğu görüyorum.” dedi. (Bu hareketi Antisthenes’in kendini yüceltmek için yaptığını belirtiyor)

Birisi ona sövüyordu. Bunu ona sordular: “Falanca sana sövmüyor mu?” Sokrates: “Hayır, söyledikleri bana uymuyor.” diyerek cevapladı.

“İnsan kendini komedya ozanlarına gönül rızasıyla bırakmalı, çünkü bizde gördükleri bir kusuru dile getirecek olurlarsa, bunu düzeltmemizi sağlayacaklardır; kusur yoksa, sorun yok.” (Aristophanes eserlerinde Sokrates’i çeşitli biçimlerde eleştirmişti)

Ksanthippe ona sövdü saydı ve ardından da üstüne su attı. Sırılsıklam olan Sokrates: “Ksanthippe’nin gürledikten sonra yağdığını
söylemiyor muydum?” dedi.

Alkibiades, Ksanthippe’nin sövgülerini dayanılmaz buluyordu. Sokrates’e de bunu söyledi. O da cevap verdi: “Ben alıştım, tıpkı
hiç kesilmeyen bir makara sesi dinler gibi.”

Sokrates eşinin durumunu savunmak için birisine sordu: “Peki sen kaz sesine dayanabiliyor musun?” Adam: “Ama onlar bana yumurtluyor ve yavruluyor” dedi. Bunun üzerine Sokrates: “Bana da Ksanthippe çocuk doğuruyor” dedi.

Bir gün Ksanthippe şehir meydanında onun üstünden tartışma sırasında elbisesini çekip çıkarınca, etrafındakiler onu elleriyle cezalandırmasını istediler. 

“Zeus hakkı için, biz yumruk yumruğa dövüşürken, siz de haydi Sokrates, göster kendini Ksanthippe diye bağırmak mı istiyorsunuz?” dedi.

“Tıpkı binicilerin azgın atlarla bir arada oldukları gibi, ben de huysuz bir kadınla yaşıyorum.”

“Nasıl ki onlar bu azgın atları zapt ettikten sonra, ötekilerin hakkından kolayca gelirler, ben de Ksanthippe ile yaşayarak öteki insanlarla daha kolay geçiniyorum.”

Farklı Kaynaklarda Ona Atfedilen Sözler

  1. Aklınızda olanları, hayata geçirecek kadar yüreğiniz yoksa, ömrünüz cesaretli insanların dedikodularını yapmakla geçer.
  2. “Kimseye hiçbir şey öğretemem, sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim.”
  3. Ömrüne aşk katmazsan, onu dostlukla sula.
  4. “Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar.”
  5. “Sizin istediğiniz gibi konuşup yaşamaktansa, kendi istediğim gibi konuşup ölmeyi tercih ederim.”
  6. “Güçlü beyinler fikirleri tartışır, vasat beyinler olayları tartışır, zayıf beyinler insanları…”
  7. “Eğitim kıvılcımla ateş yakmaktır. Boş bir kabı doldurma değildir.”
  8. “Aklınızda olanları, hayata geçirecek kadar yüreğiniz yoksa, ömrünüz cesaretli insanların dedikodularını yapmakla geçer.”
  9. “Kendin pahasına olduktan sonra tüm dünyayı kazansan eline ne geçer?”
  10. “Güç olan ölümden kaçınmak değil, kötülükten kaçınmaktır. Çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar.”
  11. “İnsanlar her zaman her yerde acıkmışlardır ama her zaman her yerde erdemli olmamışlardır.”
  12. “Kimse bilerek kötülük yapmaz.”
  13. “En derin arzular genellikle en ölümcül nefretlere sebep olur.”
  14. “Kendini bulmak istiyorsan, kendin için düşün.”
  15. “Kimse beceremeyeceği ticarete atılmaz; ama herkes ticaretlerin en zoru olan “hükumet” işine gözünü bile kırpmadan girmek ister.”
  16. “Haksızlığa uğramak, haksızlık yapmaktan iyidir.”
  17. “İnsan bildiğini öğrenir.”
  18. “Fazilet, ruhun güzelliğidir.”
  19. “Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir.”
  20. “Felsefe, hayretle başlar.”
  21. “Kadın erkekle bir kez eşit hale getirildi mi, artık ondan üstün olur.”
  22. “Bir yargıç, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir.”
  23. “Ölüm insanlara verilmiş nimetlerin en büyüğü olabilir.”
  24. “Değersiz insanlar sadece yemek ve içmek için yaşarlar, değerli insanlar ise sadece yaşamak için yer ve içerler.”
  25. “Kainatta tesadüfe, tesadüf edilmez.”
  26. “Bir insanın onsuz yapabileceği ne kadar çok şey vardır.”
  27. “Hayattan uzaklaştığımız ölçüde gerçeğe yaklaşırız.”
  28. “Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan, işe önce kendisinden başlamalıdır.”

Bir çok farklı kaynağa başvurarak bu yazıyı ortaya çıkardım. Okuyucu sona gelene kadar eminim ki bir miktar yorulmuştur. Bu bölümde onun hakkında kısaca kendi düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Sokrates hiç şüphe yok ki bir filozof olduğu kadar da bir teolog olarak da anılmalıdır. Antik Yunan’ın mitolojisindeki insan biçimci çok tanrılı anlayış ona uygun gelmiyordu. Doğa filozoflarının bu konulardaki itirazlarını biliyordu. Kadim doğu toplumlarının tanrı ve din anlayışları da ona bir şekilde ulaşmış olmalıydı. Mahkemeye veriliş nedenlerinden biri de şehrin tanrılarını tanımamaktı. Buradan onun farklı bir tanrı anlayışına sahip olduğu anlaşılabiliyor.

Ona ne yapmaması gereken bir Daimon (belki melek) da hesaba katıldığında bir nevi peygamber profili ile karşı karşıya kaldığımızı düşünebiliyoruz. Bu bir yanılgıdır! Sokrates topluma ne bir din ne de bu dine bağlı ritüeller aktarmıştır. Savunmasında klasik Yunan ritüellerine bağlı olduğunu görebiliyoruz. Phaidon adlı diyalogda ruhun ölümsüzlüğünü temellendirmeye çalışsa da aksi duruma da belli belirsiz ihtimal verir. Platon’un eserlerinde onun bazen farklı sürelerde sabit durduğu yazılıdır. Bu bir hastalık mıydı yoksa o anlarda düşünüyor muydu bilemiyoruz. Bazı Teologlar bu durumu vahiy ile ilişkilendirmişlerse de bu görüşlerin pek de bir geçerliliği olmasa gerek. Biz biliyoruz ki tüm peygamberler davalarını açıkça ilan etmişlerdir ama Sokrates’ten bu durma benzer hiç bir aktarım yoktur.

Platon’un eserlerinde onun çok nadir de olsa kehanette bulunduğu ve bu kehanetlerin doğru çıktığı anlatılır. Antik Yunanda, tanrılar adına yapılan tapınaklarda, kahinler onlardan edindikleri bazı bilgileri şifreli olarak insanlara aktarırlardı. Böyle bir gelenek toplumda vardı. Platon bundan esinlenerek Sokrates’i yüceltmek için böyle bir anlatıma başvurmuş olabilir. Mitos’tan Logos’a geçiş öyle bir anda olmadı. Platon bunu, zamanın koşullarına göre biçimlenmiş insanlara bazı şeyleri anlatmanın bir yöntemi olarak da görmüş olabilir. Sokrates toplumdaki çürümenin bireylerin aydınlanmasıyla giderilebileceğini düşünüyordu. Platon ise bu yöntemi yetersiz buldu. Siyasetin gücü elde olmadan toplumda ona göre hiç bir şey değiştirilemezdi. Bunun için devleti en iyi bir şekilde idare edebilecek filozof kralın yetiştirilmesi gerekiyordu. Bu kral devleti aristokratlarla birlikte yönetmeliydi. Sokrates ve öğrencisi Demokrasi’yi vasatın idareye gelmesi şeklinde algılıyorlardı. Demokrasi şarlatanların, hatiplerin ve retorikçilerin kendilerine haksız yere iyi yerler devşirdikleri bir idare biçimiydi. Halk genelde cahil olduğundan kendisi için neyin iyi olduğunu bilemezdi.

Çeşitli kesimlerden insanları sorgulaması ve küçük düşürmesi Sokrates’e karşı bir nefret dalgasına neden oldu. 30’ların devrilmesi ve demokrasinin tekrar inşa edilmesiyle dikkatler onun üzerine yöneldi. Oysa Sokrates’in tiranlık ile de arası iyi değildi; bu tamamen bir yanlış anlaşılmaydı. Demokrasiyi eleştirmekle beraber tiranlığı da övüyor değildi. Sokrates iyilere ve mazlumlara karşı tam bir babacan tavır içindeydi. Onun derdi sadece hiç bir şey bilmediği halde bir şeyler bildiğini iddia edenlerleydi. Bilgiyi bir temele oturtmadan salt pragmatik gayelerle hareket edenleri ve sanıları gerçek sananları sorguluyordu. Onlara bilgisizliklerini gösteriyordu. Hem toplumu bunlardan korumak hem de içlerinde iyi niyetli olanlar varsa hakikate yönlendirmek için bu yöntemi kullanıyordu. Platon’un eserlerinde tanrı ona bu görevi vermişti. O sadece bilgisizliği açığa çıkaracak ve gerisini kişinin kendisine bırakacaktı. Oluşan farkındalık kişiyi bilgi arayışına itecekti.

Eminim onu tanımak ve yanında vakit geçirmek isteyen milyonlarca insan vardır. Onun büyülü tınısı insanları bugün bile etkiliyor. Davasını ölümü pahasına savunan biri olarak ideolojik davrandığı bile öne sürülebilir. Cahil biri nasıl iyi olabilirdi? Neyin iyi neyin kötü olduğunu analiz edemeyecek birisi ancak hukuk ve kültür yoluyla şekillenebilirdi. Sokrates eşsiz bir şey yapıyordu ve insanlara her ikisini de aşmalarını tembihliyordu. Doğru olmak için bilgi gerekliydi. Erdemler ancak üzerine düşünülerek doğru bir şekilde belirlenebilirdi. Peki; erdemli olmayı kim neden istesin diye düşünülebilir? Bunu da başka bir hayatta karşımıza çıkacak olan tanrısal yargı ile temellendiriyordu. Ona göre erdemli insanların bol olduğu toplumda, bir arada yaşamak da şüphe yok ki daha güzeldi. Temellendirmesi tanrıya ve topluma dayanıyordu…

Dünyanın en güzel ruhunu almak için birileri köşede bekliyordu. Aralarından vasat birini seçip öne sürdüler ve o habis davayı açtılar. At sineğini yok etmek istiyorlardı. Oysa ki at sineğinin elinde zihninden ve dilinden başka bir silah yoktu. Vatanı uğruna 3 cephede savaşmış bir kahramanı susturmak istediler… Sokrates Atina’nın dışına savaşlar dışında hiç çıkmamıştı; yurdunu seviyordu. Diğer filozoflar dünyayı gezerken o da Heraleitos gibi vatanında felsefe yapıyordu. Gençler onun peşinde gönüllü olarak geziyordu; Sokrates kimseyi zorlamıyordu. Onlara kavramları ve hayatı sorgulamayı öğretiyordu. Birilerine göre bunlar tehlikeli şeylerdi.

Dava süreci herkesin malumudur. Platon ve Ksenophon bu konuda birer eser yazdılar. Platon duruşmayı bizzat izlediği için aktardıkları daha güvenilir olarak kabul edilmektedir. bir günde biten mahkemede tarihi savunmasını yaptı. Suçsuz at sineği toplum için faydalıydı ve onun gibi bir başkası da yoktu. Mahkemeye bunu hatırlattı… Suçsuz olduğunu bildiği için hiç bir cezayı kabul etmediği gibi üstüne de kendisine ödül verilmesi gerektiğini savundu. Jüri bundan pek de hoşnut olmadı. Kalemler kırıldı ve dünyanın belki de en güzel ruhu ölüme mahkum edildi. 

Bu acı olay karşısında dostları yıkılmıştı. Onu hapishaneden kaçırmak istediler. Ona zaten sürgün cezası önerilmiş ve o reddetmişti. Yurdunun kanunlarından kaçmak onun için ruhunu feda etmesi demekti. Hem 70 yaşında bir ihtiyar sürgün hayatına nasıl dayanabilirdi? Dostlarının tüm ısrarlarına rağmen kaçmayı kabul etmedi; hatta onları bunun yanlış olduğu konusunda da ikna etti. Ölümü beklerken de boş durmadı ve felsefe yapmaya devam etti. Ona göre bir filozofun en önemli işi ölüme hazırlanmaktı. Hazır olmalıydı ve hazırdı da. Ona zehri verecek olan gardiyan bile onu çok sevmişti; onun için ağlıyordu. Bu başka bir adam diyordu. Hanımını ve çocuklarını dışarı gönderdi ve arkadaşlarına da sakin olmalarını söyledi. O ölmeye diğerleri de yaşamaya gidiyordu; hangisinin daha iyi olduğunu ancak tanrı biliyordu. Çocuksu bir merak ile ölümü bekliyordu. Zehri çoktan içmişti. Gardiyan ona yürümesini ve bacakları ağırlaşınca uzanmasını söylemişti; tecrübeliydi. Öyle de yaptı ve uzandı. Örtüsünü yüzünü kapatacak şekilde üzerine çekti. Herkes ağlıyordu. Son bir sürpriz yaptı ve adadığı horozu hatırlattı. Sonra ufak bir çırpınışla Hades’e tanrının yanına gitti. Ne ağladı ne insanların onun için ağlamasını istedi ve bir filozofun ölmesi gerektiği gibi öldü. Öğretisini uygun bir şekilde kanatlandı başka diyarlara. O hiç bir yazılı eser bırakmadan tarihe altın harflerle geçen Sokrates’tir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunu da oku
Antik Yunan felsefesinin zengin tarihinde, birçok düşünür ön plana çıkar. Bu düşünürlerden biri de Protagoras'tır. Meşhur sofist M.Ö. 490-420 yılları…
Cresta Posts Box by CP