Konum,İzmir,Türkiye
filosofiacomtr
filosofiacomtr@gmail.com

Solon Kimdir? Hayatı, Felsefesi Ve Sözleri

Filozoflar, felsefe ve felsefi yazılar.

solon

Solon Antik Yunan’da çok önemli bir karakterdir; dolayısı ile detaylı incelenmeyi kesinlikle hak ediyor diye düşünüyorum. Bilgenin değiştiren gücüne şahit olacağımız ve felsefenin ayak izlerini duyamaya başlayacağımız bir döneme ışık tutmaya çalışacağım. Girişi daha fazla uzatmadan ve okuru da sıkmadan konuya girmek istiyorum. Belirtmeliyim ki; büyük bilge ile ilgili verdiğim bilgilere şahsi yorumumu katmayı uygun bulmadım ve olduğu gibi aktardım.

Yazının sonunda kendi değerlendirmemi kısaca yaptım. Yasa koyucu kadim bilge ile ilgili kaynaklarda var olan tüm bilgileri aktarmaya çalıştım. Bu yazıda yeni hiç bir şey söylenmedi; ancak söylenmiş olanlar iyi bir şekilde derlendi. Değerlendirmem de kendi penceremden ona bir bakışı yansıtır. Felsefenin doğuşuna şahitlik ettiğimiz bilgeler döneminin iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Felsefede ilerlemek konusunda acele edenlere de şunu söylemek isterim: “Felsefede hızlı ilerlemek isteyen yavaş ve dikkatli araştırmalıdır.” 

Hiç farkında olmadan çok fazla yol aldığınızı görmeniz uzun sürmeyecektir. Ben de bir filosofia yazarı olarak bu süreci hem kendim hem de sizin adınıza kolaylaştırmak için gayret edeceğim. Aklın mitolojiden kendini kurtarıp, tarih sahnesindeki yerini pekiştirmesi serüveni bu değerli insanlarla başladı. Biz de başarabilirsek; onların yolundan gitmeye niyetliyiz. Neden gayret etmeyelim.

Bilmek Mi Yoksa Hem Bilip Hem De Değiştirmek Mi?

Marx “Filozoflar yalnızca dünyayı çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır (şuana değin); amaç onu değiştirmektir.’’ derken gerçekten haklı mıydı? O güne kadar koca felsefe tarihi sadece dünya ile ilgili yorumlar yapan filozoflarla mı doluydu? Gerçekten dünyayı değiştirmek sorunuyla ilgilenen filozoflar yok muydu? Ya da Marx bu cümleyi kurarken Aritoteles’in Atinanlıların Devleti kitabında uzunca anllattığı, Heredot’un kitaplarına konu edindiği, Diogenes laertios’un ünlü filozofların yaşamları ve öğretileri kitabında bolca sayfalar ayırdığı, Jean-Jacques Rousseau’un alıntılar yapmaya değer gördüğü büyük bilge Solon’u unutmuş muydu? O halde gelin birlikte yedi bilgelerden Solon’un hayatına ve felsefesine bir bakış atalım.

SOLON’UN HAYATI

Eksekestides’in oğlu Salamisli Solon olarak bilinir. Doğum ve ölüm ve tarihi tam olarak bilinmese de MÖ 640-560′ ta yaşadığı tahmin edilen Atinalı şair, düşünür, yasa koyucu ve yedi bilgelerden biridir. Kıbrıs’ta 80 yaşında öldüğü tahmin edilmektedir. Orta halli bir aileden gelmesine karşın pekte varlıklı biri değildir. Buna karşın Akdeniz’de yağ ticareti yaparak zamanla zenginleşen Solon, bu ticaret gezileri sayesinde bir çok farklı yeri, kültürü ve insan topluluğunu görme fırsatı bulmuştur. Yine bu ticaret gezileri sırasında dürüstlüğü ve güvenilirliği ile ün kazanmaya başlamıştır. Yaptığı ticari gezilerden sonra Atina’ya dönmüştür.

SOLON ATİNA’DA

Solon’un Atina’da yaptığı işlerin büyüklüğünü anlatmadan önce bunları daha iyi anlayabilmemiz açısından öncelikle o dönemdeki toplumsal ve siyasal yapıdan biraz bahsetmemiz gerekli diye düşünüyorum.

Solon Atina’ya geldiği sırada toplumdaki durum hiçte iç açıcı değildi . Atina’yı arkon adı verilen 9 aristokrat yönetiyordu ve bu yöneticiler yine arkonlar tarafından seçiliyordu. Yoksulluk ve adaletsizlik toplumun adeta doğal bir parçası haline gelmiş ve bu nedenle artık yadırganmıyordu bile. Devlet yönetiminde aristokrat sınıf etkindi ve kendi menfaatlerini korumak için halkın yararına olmamasına rağmen her türlü yola başvuruyorlardı. Tek gayeleri nüfuz ve para sahibi olmak olan bu aristokratlar, ailelerini kayırmaktaydılar. Toplumun durumu ve Atina pekte önemsedikleri şeyler değildi. O dönem ellerinde büyük topraklar bulunduran aristokratlar ‘’Eupatridesler’’ olarak adlandırılırdı.

Solon Atina’ya geldiği sırada yurdu Salamis Megaralılar tarafından işgal edilmişti. Atinalılar ile megaralılar arasında yapılan bir çok savaşta Atinalılar mağlup olmuştu. Bu nedenle Salamis için savaşma önerisi getireni ölümle cezalandırma kararı almışlardı. Ancak Solon yurdunu bu şekilde bırakmayacak ve kafasına geçirdiği çelenk ile deli taklidi yaparak agoraya dalacaktı. Agorada tüm Atinalılara tekrar savaşma tutkusu veren şu şiiri okuyacaktı: ‘’O zaman Atinalı değil, yurdumu değiştirip phalegandroslu ya da sikinoslu olaydım; nitekim insanlar arasında söylenti çabucak yayılacak: işte bu attikeli, Salamis’e ihanet edenlerden.’’ sonra: ‘’Salamis’e gidelim, bu güzel ada için savaşmaya ve bu ağır utancı üzerimizden atmaya.’’ Solon’un bu dizelerinden sonra Atinalılar Megaralılar ile bir kez daha savaştı ve Salamis’i onların elinden geri aldılar. Bu olaydan sonra Atina’da iyiden iyiye ünlenen Solon, onları Trakya Kherronesosu’nu da ele geçirmeye ikna etti.

ATİNA’NIN YENİ ARKONU SOLON

Yukarıda büyük toprak sahipleri Eupatrideslerden bahsetmiştik. Tabii o dönem Atina’daki bu durum karşısında halk daha fazla dayanamadı ve Eupatrideslerin bu keyfi uygulamalarına karşı ses çıkarmaya başladı. Bundan sonra aristokratlar ve halk arasında uzun süren parti kavgaları başladı. Ancak bu mücadeleler hiç bir zaman bir sonuca ulaşamamıştı. Bunun üzerine şöhreti Atina’da git gide yayılan Solon’u ara bulucu seçerek ve ona büyük yetkiler vererek onu Arkon olarak seçtiler. İşte bu da Solon’un Atina’da yapacağı büyük değişimlerin başlangıcına yol açan olaydı. Çünkü artık Atina da hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı…

YASA KOYUCU SOLON

Bir çok kişiye göre Solon Atina’nın Arkhonu (yasa koyucu) olduktan sonra getirdiği yasalar ile günümüz demokrasisinin temellerini atan kişi olarak kabul edilir. Çünkü onun yasaları kapsayıcılık bakımından çok geniş kitlelere hitap ediyordu. Solon yasa koyma yetkisini aldığında daha önce Atina’nın en büyük sorunlarından biri olarak gördüğü ödenmeyen borç karşılığında borç sahibini köle olarak kullanma geleneğine son veren bir yasa çıkardı. Bu yasa ile birlikte artık kimse borcu karşılığında köle olmak zorunda değildi. Böylelikle Solon bir çok kişinin borcunu sildirdi. Bu reform tarihte Seisachtheia (Yükten, külfetten kurtulmak) olarak adlandırıldı.

Ayrıca Solon, Drakon yasalarının soylulara getirdiği ayrıcaklıkları kaldırarak mahkemeye başvurma, dava açma gibi hakları tüm Atina halkına tanıdı. Yani bir yandan sınıflar arasındaki farkları kapatmak ve demokrasinin güçlenmesi adına büyük bir adım atmış oldu.

Bir diğer işi ise; toprağı elinden alınan köylülere topraklarını geri vermek oldu. Köylüyü zeytin yağı üretimine teşvik eden Solon ayrıca zeytin yağı dışındaki diğer ürünlerin ihracatını yasaklamıştır.

Vatandaşlığı dört ayrı sınıfa ayırmıştır ve bu sınıflara girmeyi soya bağlı olmaktan çıkarmıştır. Sınıfları maddi varlığa göre ayırmıştır.

1) Pentakosiomedimnoi: 500 medimnoi ve üstü.

2) Hippeis (atlılar): 300-500 medimnoi.

3) Zeugitai (küçük çiftçiler): 200-300 medimnoi.

4) Thetes (fakir köylüler, toprağa bağlı köleler ve işçiler): 200 medimnoi altı. Böylelikle aristokratların doğuştan gelen ayrıcalıkları kaldırılarak ürettikleri varlığa göre sınıflara ayrılmışlardır.

Solon’un yaptığı diğer reformları sıralamadan önce şunu söylemek lazım: bu reformlar yukarıda da görüldüğü gibi daha çok hukuki ve ekonomik ağırlıklı reformlardır. Çünkü Atina’nın en büyük sıkıntılarını bu konular yaratıyordu. Şimdi Solon’un yaptığı diğer reformlara bakalım.

SOLON REFORMLARI

· Borç yüzünden kölelik kaldırılmıştır.

· Zeytin yağı üretimini teşvik etmiştir. Zeytinyağı ağacı kesene ağır cezalar vermiştir. (Solon’un daha önce Akdeniz’de zeytinyağı ticarete yaptığını belirtmiştik.)

· Zeytinyağı dışında zirai ürün ihracatını yasaklamıştır. (Şehrin kendi kendini doyurabilmesi adına çıkarılmış bir yasadır bu.)

· Drakon kanunlarına göre yeni doğan çocuğu sitede tanıttıktan sonra yaşamına ve ölümüne karar verme hakkı mevcuttu. Ancak Solon ile beraber bu da değişerek siteye tanıtılan çocuğun yaşamını elinden almak suç sayılacaktı.

· Ölülerin arkasından konuşulmasını yasaklamış, dirilerin hakkında ise tapınak, mahkeme, agora ve şenliklerde kötü konuşulmasını engellemiştir.

· Aristokratların ellerindeki toprakları alıp köylülere geri vermiştir.

· Tüm vatandaşlara oy hakkı vermiştir.

· Vatandaşlardan oluşan bir hâkim kurul kurmuştur; böylece halk politikacılardan hesap sorabilecek duruma gelmiştir.

· Tutumluluğu zorunlu tutmuştur, lüksü ise yasaklamıştır.

· Kriz durumlarında tarafsız kalmayı yasaklamıştır. ( Ona göre herhangi bir kriz anı ya da iç çatışmada tarafsız kalan kişinin vatandaşlık hakları alınmalı ve vatandaşlıktan men edilmelidir. Bu yasaya tarafsızlık karşıtı yasa ya da ayaklanma yasası denilmekteydi.)

· Fahişeliği yasal hale getirip devlete bağlı genel evler açan ilk kişi de Solondur. Buna günümüzden bakarak eleştiri getiren bir çok çevreler vardır ancak bunu da biraz açmamız gerekli diye düşünüyorum. O dönem Atina’sında fuhuş oldukça yaygın bir durumdu. Ancak bu hiç bir şekilde bir düzenlemeye tabii değildi. Sadece şehirler kendilerine göre bazı kurallar koyuyordu. Bu durum zorla fuhuş yaptırtmanın önünü açıyordu. Ayrıca fuhuştan elde edilen gelir bir hayli yüksekti ve bu nedenle kimse olan bitene sesini çıkarmıyordu. Buna bir düzenleme getirilmesi gerektiğini düşünen Solon bu yüzden fahişeliği yasallaştırdı ve devlete bağlı genel evler açarak vergiye bağladı. Bu genel evler hem kadınların hem de erkeklerin kullanımı için açıktı. Böylelikle, bu işte rızası dışında satılan kadınların varlığını ortadan kaldırmıştır. Ayrıca Solon bu yasa ile Atinalı kadınları ahlaklı ve ahlaksız gibi üç gruba ayırmıştır. Solon’un genel evleri yasallaştırmasından sonra kadınlardan tepki aldığına dair şöyle bir hikaye anlatılır: Bu durumdan rahatsızlık duyan Atinalı kadınlar, Solon’un evinin önüne gelerek ondan hesap sormaya çalışmışlar. Öfkeli kadınları sakinleştirmek için şu cevabı vermiştir: “Kocalarınız bu ucuz kadınlarla dilediğini yapsın ve sizi rahat bıraksınlar. Bu şekilde iffetinizi ve güzelliğinizi koruyarak, bir parçada olsa huzura kavuşabilmeniz için ben burayı açtım!” Kadınlar bu cevaptan tatmin olmuş olmamalılar ki; sakinleşerek durumu kabullenmişler.

· Zina yapan kadınlar ile erkek ve kadın fahişelerin evlenmesi ve halka açık törenlere katılması yasaklandı.

· Gümüş para basarak ticareti kolaylaştırdı.

· Uzunluk ve ağırlık ölçülerinde düzenlemeler yaptı.

· Yarışmalarda birinci gelen atletlerin ödüllerini kısıtlamış bunun yerine savaşta ölenlerin ödüllerini arttırmış ve bunların çocuklarının devlet adına yetiştirilip eğitilmesi gerektiğini söylemiştir.

Solon bu ve benzeri bir çok yasa yaparak Atina’yı ve halkını refaha kavuşturmayı hedefledi. Yaptığı köklü değişiklikler, ardından geleceklere zemin hazırlayarak, Atina demokrasisinin ve bugün modern anlamda bahsettiğimiz demokrasinin temellerini atmış oldu. Drakon kanunlarını aristokratlara sağlamış olduğu ayrıcalıkları ortadan kaldırmayı hedefleyen yasalar getirdi. Drakon yasalarındaki halka karşı keskin olan yasalar yerine daha ölçülü yasalar getirmiş oldu. Halkçı tutumu ile neredeyse tüm Atina halkı tarafından sevilen ve sayılan biri oldu. Hatta öyle ki Atinalılar ona tiranlık teklif ettiler. Ancak tiranlığa karşı olan ve neredeyse yasalarını bunun karıştı olarak tasarlayan Solon bunu kesinlikle kabul etmedi ve bir kez daha tiranlığa olan tutumunu göstermiş oldu.

Hatta Sosikrates’in anlattığına göre akrabası Peisistratos’un tiranlığa heveslendiğini fark edince, gücü yettiğince onu engelledi. Nitekim, mızrağı ve kalkanıyla meclise dalıp onlara Peisistratos’un niyetini açıkladı; bununla kalmadı, yardıma hazır olduğunu da bildirdi. Şöyle dedi: “Atinalı yurttaşlar, bazılarına oranla daha bilgeyim. Bazılarına oranla da daha yürekliyim Peisistratos’un hilesini anlamayanlardan daha bilgeyim; bildikleri halde korktukları için sesini çıkarmayanlardansa daha yürekliyim” Ve Peisistratos’tan yana olan senato onun deli olduğunu söyledi. Solon da şu dizelerle karşılık verdi.

(Leartios ünlü filozofların yaşamları ve öğretileri 49)

Tiranlığa hevesli olmadığını göstermek isteyen Solon Atinalılardan Kendi koyduğu yasalara 10 yıl boyunca sadık kalacaklarına dair söz alarak kendini sürgüne gönderdi. “Hem dilimle hem işimle sana yardım ettim, sevgili yurdum.” diyerek Mısır’a, Kıbrıs’a ve Kroisos’un daveti ile Lidya’ya gitti.

Anlatılan odur ki Solon Lidya kralı Croesus’u ziyarete gittiğinde Kroisos tüm ihtişamı ile Solon’u karşılar. Sarayının güzelliklerini ve kendi zenginliğini göstererek Solon’u etkilemeye çalışır. Tüm bu merasim bitince ona dünyanın en mutlu adamı kimdir diye sorar. Bu soruya cevabı Atinalı Telamonas olur. Çünkü Telamonas ailesi için iyi bir insan, çocukları için iyi bir baba vatanı için iyi bir asker olarak yaşamış ve ülkesi için savaşırken ölmüştür. Bunun üzerine Croesus dünyanın en mutlu ikinci insanı kimdir diye sorar. Onun buna cevabı ise bu sefer Argoslu Kleovis ve Vitonas olur. Bu kişiler de annelerinin öküz arabsının altına girip onu tapınağa taşırken ölmüşlerdir. Bu cevapları alan Croesus epey sinirlenir ve neden kendi gibi zengin bir insanı dünyanın en mutlu insanı olarak göremediğini sorar. Solon’un buna cevabı ise adeta ders niteliğindedir: ‘’Midena pro tou telous makarize (kimseyi sonu gelmeden mutlu kabul etme.)’’ Croesus onun bu cevabından haliyle memnun kalmaz ve tatmin olmaz. Solon Lidya’dan ayrıldıktan yıllar sonra Lidya Pers istilasına uğrar ve kral Perslere esir düşer. Esir düşen kral yakılmak sureti ile ölüm cezasına çarptırılır. Odunların üzerinde yakılmayı beklerken kafasını gök yüzüne çevirerek ‘’Solon, Solon, Solon’’ diye bağırır. Pers kralı büyük Kiros, ölümü bekleyen kralın neden böyle bağırdığını merak eder ve onun huzuruna getirilmesini ister. Bunun üzerine Croesus, onun huzuruna getirilir. Kiros, ona neden böyle bağırdığını merakla sorar o da Solon ile aralarında geçen olayı Pers kralına anlatır. Anlatılan bu olay Kiros’u etkiler ve Kreysuz’u bağışlar; bununla da yetinmeyip valisi yapar. (kaynak: Heredot Tarih)

Solon’a dönecek olursak… Lidya’dan ayrıldıktan sonra Kilikya’ya gitmiştir ve burada kendi adını taşıyan bir şehir kurmuştur. (Soloi.) Buraya bazı Atinalıları yerleştirdi. Zamanla bu toplulukların dilleri barbarlaştı ve bu kentten olanlara Solevler dendi.

Atina’dan ayrıldıktan sonra kanunlarını 10 yıl boyunca uyulacağına dair verilen söz tutulmamıştır ve henüz 5 yıl içerisinde aristokratlar kanunları kendi işlerine gelecek şekilde yorumlamışlardır. Daha sonra büyük bilge Atina’da Peisistratos’un tiran olduğunu öğrenir ve bunun üzerine Atinalı yurttaşları için şu şiiri yazar:

‘’Kendi korkaklığınız yüzünden belanızı bulduysanız,

Bunun suçunu tanrılara bulmayın.

Bunları iktidara getirip siz büyüttünüz,

Bu yüzden de iğrenç köleliğe düştünüz.

Her biriniz tek tek tilkinin izinden yürürsünüz

Ama bir araya geldiniz mi kafanız çalışmaz.

Kandırıcı sözler söyleyen adamın yüzüne bakarsınız,

Ama yaptığı işi görmezsiniz.’’

Bu sözleri ile Atinalıları çok ağır bir şekilde eleştirdiği görülmektedir.

Peisistratos’da bunun üzerine ona şu mektubu yazdı:

Peisistratos’tan Solon’a

“Yunanlar içinde tiranlığa soyunan bir tek ben değilim, Kodrosoğullarının soyundan geldiğime göre, tiranlığın yabancısı da değilim. Çünkü ben Atinalıların yeminler ederek Kodros’a ve onun soyuna bıraktıkları, sonra da geri aldıkları şeye el koydum. Bundan öte ne tanrılara ne de insanlara karşı bir kusurum var; hatta bıraktım, Atinalılar senin koyduğun yasalar doğrultusunda yönetilsinler. Kesinlikle demokrasiden daha iyi yönetiliyorlar; çünkü hiç kimsenin çizgiyi aşmasına izin vermiyorum. Ben bile tiran olduğum halde gereğinden fazla saygınlık ve onur peşinde değilim: eski krallara tanınan ayrıcalıklar ne kadarsa, bana da o kadar. Her Atinalı kendi malının onda birini devlet adına kesilecek kurbanlar, başka toplumsal etkinlikler ve olası bir savaş için getirip bırakıyor.

Tasarılarımı ele verdiğin için sana kızmıyorum. Çünkü bana karşı düşmanlığından değil, kente karşı sevginden ele verdin; bir de benim nasıl bir yönetim biçimi getireceğimi bilmediğinden. Bilseydin, belki de kurduğum düzene katlanır sürgüne gitmezdin. Öyleyse yurduna dön, yemin etmiyorum, ama gene de Solon’un Peisistratos’tan bir hainlik görmeyeceğine inan! Şunu bil ki, başka hiçbir düşmanım benden böyle bir şey görmedi. Eğer benim dostlarImdan biri olmaya tenezzül edersen, en başta gelenler arasında yer alacaksın; çünkü sende aldatıcı ya da güvenilmez bir yan görmüyorum; eğer Atina’dan başka bir yerde yaşamak istiyorsan, bunun kararını sen vereceksin. Ama bizim yüzümüzden yurdundan yoksun kalmış olmayacaksın.”

Ancak o Atina’ya dönmedi ve 80 yaşında Kıbrıs‘ta öldü. Ancak geride bir vasiyet bırakmıştı.

‘’kemiklerimi Salamis’e götürüp yakın ve toprağa savurun’’ Son nefesine kadar çok sevdiği yurdu Salamis aklındaydı…

Bunun üzerine şöyle bir şiir yazılmıştır:

‘’Yabancı topraklarda Kıbrıs’ın ateşi,

Yok etti Solon’un bedenini;

Kemikleri Salamis’te, külleri başak oldu.

Levhalar ruhunu çabucak göğe taşıdılar,

Çünkü onlara çok hafif gelen yasalar koymuştu.’

Ve öldüğünde mezar taşında şunlar yazıyordu;

“Haksız Med şiddetine dur diyen Salamis, tanrısal yasa koyucu Solon’a can verdi.”

 

SOLON’DAN MEKTUPLAR

Solon’dan Periandros’a

“Birçok kişinin sana tuzak kurduğunu söylüyorsun. Eğer bunların hepsini ortadan kaldırmaya niyetliysen, bagaramazsın. En ummadığın kişiler sana tuzak kurabilir; kimi canından korktuğu için, kimi korkmadığın hiçbir şey yok diye sana kızdığı için… Ve kuşku duyulacak biri olmasan, bunun ortaya çıkması, kent için büyük iyilik olurdu. Bu durumda, korkunun kaynağından kurtulmak için, en iyisi, tiranlığı bırakman. Her şeye rağmen, tiran olman gerekliyse, kenttekinden daha kalabalık, yabancı bir güç edinmeye bak; böylece kimse sana düşman olmaz, sen de kimseyi ortadan kaldırmazsın.”

 

Solon’dan Epimenides’e

“Ne benim yasalarımın Atinalılara uzun boylu yararı dokunacak, ne de sen kenti arındırmakla yararlı oldun. Çünkü tanrılarla yasa koyucuların kendi başlarına kentlere bir yararı yoktur, ama halkı kendi anlayışlarına göre yönetenler yararlı olabilirler. Böylece, halk iyi yönetiliyorsa, tanrı ve yasaların yararı vardır, ama kötü yönetiliyorsa, hiçbir işe yaramazlar. “Benim koyduğum yasalar da daha iyi değil. Ama emanetçiler tiranlığa soyunan Peisistratos’a engel olamayıp halka zarar verdiler. Bunun böyle olacağını söyledim, ama bana inanmadılar. Peisistratos ise Atinalılara yaltaklanıp, doğruyu söylememe rağmen, benden daha çok güven verdi. Bunun üzerine ben de silahlarımı Strateg konağının önüne bırakıp, Peisistratos’un tiran olmaya niyetlendiğini anlamayanlardan daha akıllı, direnmeyi göze alamayanlardan daha cesur olduğumu söyledim. Onlar da beni deli olmakla suçladılar. Sonunda yurdumu tanık olmaya çağırdım: İşte Solon, diliyle de işiyle de seni savunmaya hazır, yurdum! Ama onlar beni deli sanıyor. Dolayısıyla Peisistratos’un tek düşmanı olarak ayak altından çekiliyorum; onlar da istiyorlarsa, onun mızraklı korumaları olsunlar. Şunu bil ki dostum, adam tiranlığa tüm gücüyle sarılmış durumda. Halkı kendi yanına çekmeye başladı; sonra kendini yaralayıp, bakın düşmanlarım bana ne yaptı diye bağıra bağıra Heliaia’ya koştu; ve dört yüz genç koruyucu sağlanmasını istedi. Atinalılar beni dinlemeyip adamları sağladılar. Bunlar mızraklı koruyuculardı. Bundan sonra halk yönetimini yıktı. Böylece yoksulları kölelikten kurtarmak için boşuna çabalamışım, çünkü şimdi hepsi birden Peisistratos’a köle oldular.”

 

Solon’dan Peisistratos’a

“Senden yana bir kötülük görmeyeceğime inanıyorum. Çünkü sen tiran olmadan önce de ben senin dostundum, şimdi de Atinalılar arasında tiranlıktan hoşlanmayan herhangi birinden daha çok düşman değilim. Tek kişinin buyruğu altında mı, yoksa demokratik düzende mi yaşamak onlar için daha iyidir, bu herkesin kendi bileceği iş. Gene de, bence sen bütün tiranlar içinde en iyisisin. Ama Atinalılara eşit yurttaşlık hakları getirdikten sonra, tiran olmam mümkünken buna yanaşmayıp, şimdi geri dönmekle senin yaptığın şeylere destek veriyorum diye kınanmaktan korktuğum için, Atina’ya dönmeyi uygun bulmuyorum.”

 

Solon’dan Kroisos’a

“Bana gösterdiğin iyi niyete hayranım; Athena hakkı için, demokratik düzende yaşamak benim için her şeyden önemli olmasaydı, Atina’da Peisistratos’un zorba tiranlığı altında yaşamaktansa, senin krallığında yaşamayı yeğlerdim. Ama herkesin adalet ve eşitlikten yararlandığı bir yaşam benim için daha hoş. Ama konuğun olmayı çok istiyorum, onun için yanına geleceğim.”

 

Thales’ten Solon’a

Bana öyle geliyor ki, Atina’dan ayrıldıktan sonra, sizin yerleşmeniz olan Miletos’ta çok rahat yaşayabilirsin; çünkü burada hiç sıkıntı çekmeyeceksin. Ama biz Miletoslular da tiranlıkla yönetiliyoruz diye rahatsız olacaksan bile ―çünkü sen bütün baskıcı yöneticilerden nefret edersin― dostların olan bizlerle birlikte yaşamaktan hoşlanabilirsin. Priene’ye gelmen için sana Bias da yazdı; Priene’de yaşamak senin için daha uygunsa, biz de senin yanma gelip oturacağız.”

 

SOLON’UN SÖZLERİ

Ölmeden önce dilini tut.

Mutluyum demek için acele etme.

Yalnız ‘talihliyim’ de, o kadar.

Her şeyin sonuna bak.

Tanrı, çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra da çeker alır elinden.

Zenginlikten doygunluk, doygunluktan da şiddet doğar.

Kanunlar örümcek ağı gibidir. güçsüz veya önemsiz bir şey içine düştüğünde sımsıkı kavrar; güçlü bir şey düştüğünde delinir ve serbest kalır.” (Solon’un en bilinen sözlerinden biridir.)

Yaşlı olduğum halde her gün yeni bir şey öğreniyorum.

Tek bir bireye verilen en küçük zarar, tüm düzene karşı sayılır.

Haksızlığa uğramayanlar da, uğrayanlar kadar öfke duydukları zaman haksızlıklar ortadan kalkar.

Her insandan kendini sakın, dikkat et, yüreğinde Gizlice nefret besleyip güler yüzle karşında konuşmasın, iki yanlı dili kara ruhundan yankılanmasın.

Aşırıya gitme.

Solon oğlunun ölümüne ağlarken biri gelip “Ağlamakla bir şey elde edemezsin” demiş; o da, “Bunun için ağlıyorum ya zaten; hiçbir şey elde edemeyeceğim için” diye karşılık vermiş.

Tavsiyede bulunurken arkadaşını mutlu etmeye değil, ona yardım etmeyi hedefle.

Yarın için en iyi yatırım, bugün yaptığımız iyiliktir.

Adaleti ödül beklemeden yerine getirin.

Çevrenizdekilerin sözlerine dikkat edin.

Ölenlerden hiçbiri bahtlı değildir.

Güneşin gördüğü bütün insanlar dertlidir.

Dünya ne uzun ne kısa.

Güçlü ve genç kalmanın tek sırrı var, her gün yeni bir şey öğrenmek.

Görünmeyeni görünenden çıkar.

 

DEĞERLENDİRMEM

Solon’u yazmak için araştırmalar yaparken ilk başta dikkatimi çeken en önemli nokta, Aristoteles gibi büyük bir filozofun ondan bahsederken neredeyse her cümlesinde karşılaştığım olumlamalar oldu. Araştırmam ve okumalarım derinleştikçe, bu olumlama ve övgülerin boş olmadığını, onun bu övgüleri sonuna kadar hak ettiği kanaatine vardım. Bunun sebebi ise yaptığı devrim niteliğindeki reformlar ve düşünceleriyle paralel şekilde biçimlenmiş yaşamı oldu. Bu bağlamda Solon sadece yaşadığı dönem Atina’sı için değil günümüz dünyası için de bir ilham kaynağı özelliği taşımaktadır.

Halkçı tutumu, kibirli krala karşı tavrı ve aristokrasiye bakışı; bunlar hala günümüze ışık tutmaktadır. Drakon yasalarındaki o acımasız tutuma karşı her zaman insanı kazanmaya yönelik olarak yaptığı yasalar…

Solon’un vatansever tutumu, Salamis’e ve Atina halkına olan sevgisi bence hepimizi etkilemiştir. Hatta bu yazıyı yazarken bazen bu sevginin Solon için bir engele dönüştüğünü gördüm. Şöyle ki onun karakterine bakınca gezgin ve bilgiye aç bir tavır görüyoruz; ki hayatı boyunca çok kez seyahat etme fırsatı bulmuştur (belki de kendini sürgüne yollamasının bir diğer sebebi de yine bu fırsatı kendine yaratmaktı.) Tabii Atina halkına olan sevgisinden dolayı Atina’daki kötü durumu düzeltme çabasına girmiş, belki de çok sevdiği seyahat işlerini uzun bir süre ertelemek zorunda kalmıştır. Böyle zorlu işlerin altına girip bu denli fedakarlıkta bulunmak herkesin yapabileceği bir şey olmasa gerek. Belki de Solon’un büyüklüğü buradan geliyordu.

Yazı da değinme fırsatımız olmasa da onun bir diğer büyük filozof olan Platon’u da etkilemeyi başarmıştır. Platon yazdığı Atlantis Miti’nin ihlamını ondan almıştır.

İLHAM! Belki de Solon deyince bir çoğumuza kattığı şey buydu. O öğütleri ve reformları ile büyük işler başarmak için bize ilham veriyordu.

Tabii yedi bilgeler deyince çoğu kez bu gruptakilere düşünür, bilge gibi sıfatlarla hitap edilir. Çoğu çevrelerce özellikle filozof sıfatı kullanılmamaya çalışılır. Ancak şunu çok rahat söyleyebiliriz ki; ‘’SOLON BÜYÜK BİR FİLOZOFTUR!’’ bir filozof gibi yaşamış bir filozof gibi ölmüştür. Tabii bana Solon’un felsefesinin en dikkat çeken yönünü sorarsanız buna cevabım; ölçülülük olur. Solon bizi her zaman aşırılığa ve israfa karşı uyarmıştır. Ve bence ona kulak verip onun öğütlerini anlamlandırmaya çalışan bir kişi bilgelik kapısını aralamaya başlayacaktır. Sevgiler, AEGEİS

‘’Yaşlı olduğum halde her gün yeni bir şeyler öğreniyorum.’’

KAYNAKÇA

Solon: Şiirler

Diogenes Laertios (Diógenes Laercio): Ünlü Filozofların Yaşamları Ve Öğretileri

Aristoteles: Atinalıların Devleti

Heredot: Tarih

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunu da oku
Ulaşabildiğimiz mesafede bize göre hiç bir şey yok! Ne zengin için ne de fakir için var. Bir nükleer savaş sırasında…
Cresta Posts Box by CP